Değer Verdiklerimiz Hep Bizimle mi Kalacak Sanıyorsunuz??

1

Saat: 11:51 | Yazar: Burak Doğan

Evet.. Bazı şeyleri baştan, en baştan düşünmemiz lazım çünkü yaşımız yürüyor, işlerimiz çoğalıyor, sorumluluklarımız çoğalıyor ve bizde hayatımızdaki öncelikleri belirlemekte gittikçe daha fazla güçlük çekiyoruz..

Hayat ilkokuldayken çok kolaydı.. Okuldan kalan bütün zamanımızı ailemizle geçirip önceliklerimizi belirlememiz konusunda bir sıkıntımız yoktu.. Ortaokulda, internet dünyama girdi (yaşımı zaten aşşağı yukarı biliyorsunuz, belli etmek etmemek dert değil :) ) ve arkadaşlarında ortaya çıkmasıyla, hayat yavaş yavaş belirlemeye başladı bazı şeyleri.. Lise başlı başına bir yarış ve nasıl geçtiğini anlamadığınız bir süreç. Üniversite ise, hayatınızda ne yapmak istediğinizi "artık" anlayabildiğiniz ve zamanınızı istediğiniz gibi kullanabildiğiniz bir zaman dilimi.

Ya okul sonrası?? Hem bu bir anlamda üniversite zamanı içinde geçerli.. Artık "aklımız eriyor", neyin ne işe yaradığını, neye zaman ayırmamız gerektiğini bilmekle ilk defa "sorumlu" olduğumuz zaman zarfı bu.. Kız/Erkek arkadaşımıza mı zaman ayırsak, kendi kişisel gelişimimize mi daha çok zaman ayırsak, okul sürecinde daha çok gelişimi önemseyip, iş bulunca nasıl olsa evlenirimci mi olsak.. Ya da bunların hepsini bir arada mı çıkartmaya çalışsak.

Ülkemizdeki eğitim seviyesi sayesinde, bunların hepsini malesef "planlayabilmemiz" pek mümkün olamıyor. Ezberci eğitim sistemi ile yetiştirilen bizler, ÖSS bitesiye kadar ne yaptığımızın farkında olmaıyoruz ve herkes için hayat ondan sonra başlıyor..

Çünkü ailemizin yaşları yürümeye başlıyor.. Dedesi ve büyükanneleri hayatta olan şanslılar, bilgisayar bağımlılığı ve gezme, yeme-içme sevdasıyla onları zaman zaman unutuyorlar ki bunun içinde elbette bende varım. Kişisel gelişimimiz, iş aramamız iş bulmamız derken, en az 25 yaşımıza geliyoruz ve bir bakmışız anne baba 50-60 yaşlarında yani yaşlılık arefesinde, daha büyüklerimiz varsa onlar hastalık derdinde.. Haliyle, belkide onlarla geçirilebilecek en güzel zaman dilimlerini fark etmeden heba ediyoruz.

Bunları bana yazdıran bir vefat haberi ya da bana bağıran çağıran biri değil. Ama bir neden olmadan yazma durumum da olamayacağı için yalan söylememem lazım.. Ailemden birilerinin geçirdiği ufak rahatsızlıklar, onların benim için ne kadar önemli, ne kadar yaşanılası, ne kadar ihtiyaç duyulası insanlar olduğunu hatırlattı bana o kadar.. Gerçekten zamanı gelince mutlaka kaybedeceğimiz kişilere hiçbirimizin önem göstermediği aşikar..

Ha şimdi bu bana ufak bir uyarı.. Ben çok daha dikkat mi edicem, bir zaman sonra unutup gidicem belkide yaşanılanları ve yine hayatın ritmine kaptırıp kendimi yine unutucam benim için önemli insanları.. Ama bunu yazdığım zaman, önümde durduğu zaman, belki biraz daha dürtüklerim kendi kendimi, biraz daha önem veririm benim için "önem arz eden" insanlara.. Rusya - İspanya finalinin tekrarını sonradan izlesemde olur mesela, var elimde böyle bir şansım, ama benim değer verdiklerim, her zaman yanımda olmayabilir..

Lütfen biraz daha özen gösterin, lütfen biraz daha yaşanılan zamanın tadını çıkarmaya dikkat edin... Sonra neden ben bunları yapmadım demek, elimize bir şey vermeyecek..

Burak Doğan...

İçeriği beğendiniz mi? Günlerden Bugün'ü Rss olarak ya da E-Mail alarak takip edin! E-mail ile kayıt en üstte!

1 Yorum

  1. Serkan |

    Uykusuz'un ikinci sayısında Vedat Özdemiroğlu şu sözü aktarmış;
    "Çocuk trajedide güler, ihtiyar komedide ağlar."
    Miguel de Unamuna

     

Yorum Gönder