Hatıralar Sarmış Dört Bir Yanımı..

6

Saat: 10:22 | Yazar: Burak Doğan


Yazının devamını okuyun...

Kopyala - Yapıştır

1

Saat: 16:14 | Yazar: Burak Doğan


Yazının devamını okuyun...

Tartışın da Görelim

0

Saat: 10:11 | Yazar: Burak Doğan

"Madde 1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir.

Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 3: Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı ’İstiklal Marşı’dır.

Başkenti Ankara’dır.

Madde 4: Anayasa’nın (1’inci, 2’nci ve 3’üncü maddeleri) değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez."

Bunu tartışacaklarmış... Haydi tartışında neler oluyor bir görelim. Bu kadarda değil artık. bir dakika bir dakika. Neyi tartışabilirler ki?

Sıradan gidelim:

Madde 1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir. - Bunu tartışamazlar.

Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. - 3. virgülün sonuna kadar, yani insan haklarına saygılı bölümüne kadar sorun yoktur. Sorun muhtemelen sonrasıdır. Yani, Atatürk milliyetçiliğine bağlı!! demokratik!! laik!!!!!!! ve sosyal!! bir hukuk devletidir. Burayı açalım.

Atatürk Milliyetçiliği ile mi sorunu olabilir sevgili tartışma sever kişiliklerin yoksa demokratik ve laik hukuk devleti olmamızla mı ne dersiniz? Yoksa ikisiyle birden mi.. Ya da acaba, etrafı ne kadar karıştırırsak o kadar iyi, ağzımıza ne gelirse söylüyoruz oyunu mu yapıyorlar bizi kendimizden geçirmek için.. İnanılacak gibi değil..

Madde 3: Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı ’İstiklal Marşı’dır.

Başkenti Ankara’dır. - Herhalde bununlada sorunları yoktur. Sorun 2. maddede.. Onu krucalamak, zırvalamak, oynamak, insanların bam tellerine basmak istiyorlar.. Bu kadarda cüretkar olabilirler mi? Anayasa'nın "Değiştirilmesi Teklif Bile Edilemez Maddelerinin" tartışmaya açılması ne demek..

Neden hiçbir yerden ses çıkmıyor...

Yazının devamını okuyun...

Can Dündar'a Cevap

3

Saat: 13:06 | Yazar: Burak Doğan


Sayın Can Dündar,

Ben Bilkent Universitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde yüksek lisans yapmakta olan bir oğrenciyim. Adım Ateş Akaydın.

Atatürk ille ilgili yaptığınız belgeseli üzülerek söylüyorum hiç beğenmedim. Özetle belgeselde rahatsız olduğum konular şunlar:

Öncelikle, Vahdettin'in Atatürk'ü bilinçli olarak vatanı kurtarması için Samsun'a gönderdiği konusundaki iddia halen tartışılan,temelsiz ve açık söyleyim Fethullah taraftarları ve Osmanlı sevdalıları tarafindan sıklıkla dile getirilen bir görüştür. Böyle bir konuya belgeselinizin son derece taraflı yaklaşması kanımca çok üzücüdür. Bilakis Vahdettin Atatürk için tutuklama ve idam kararı çıkartılmasına ön ayak olmuş biridir.

İkinci olarak, Mustafa Kemal'i Atatürk yapan ve en büyük savaşlardan biri Çanakkale savaşına son derece az yer verilirken, Atatürk'ün özel hayatına, özellikle Madame Corinne'e yazdığı mektuplara gereksiz derecede çok yer verilmiştir.

Belgeselinizde Atatürk'ün yüksek idealleri ve amaçları etrafında şekillenmek yerine, Atatürk'ün aldığı - ve kanımca alınması Cumhuriyetimiz için hayati zorunluluk teşkil eden - kimi kararları Atatürk'ün kişiliğine zarar verecek şekilde kullanmanız kabul edilemez. Özellikle Atatürk'ün Ankara Meclisinin açılması sırasında takiyye yaptığını ima eder şekildeki açıklamalarınız, Atatürk'ün Lenin kozunu oynadığını dile getirirken üstüne vura vura ;müslüman ve komunist yoldaşlarım; şeklinde ifadelerin geçtiği gazete kupürlerine özellikle yer vermeniz, üslup açısından çok üzücüdür ve kullandığınız ifadeler de Atatürk'ümüzü dinsiz bir komunist gibi göstermektedir. Bu olaylar ile ilgili gerçekler, maksatlar ve yöntemler ayırt edilebilir şekilde ve düzgün bir üslup ile sunulabilirdi ama siz bundan gördüğüm kadarıyla kaçınmışsınız.

Atatürk'ün not defterindeki, kendisinin iktidara gelmesi halinde bir darbe ile ve zorla sistemi baştan aşağıya değiştireceği konusundaki ifadelerin pek çok kere vurgulanmış olması,Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının liderleri ve silah arkadaslarını idama göndermiş olması ya da onları bastırmış olması, Mussolini'nin ressamına bir portresini yaptırmış olmasına ve ressamın yorumlarına özellikle yer verilmesi ve Avrupada kimi gazeteler tarafından bir diktatör olarak nitelendirilmesine özellikle yer verilmiş olması bence Atatürk'ün kişiliğine hakarettir. Yine aynı dönemdeki gazeteler Atatürk'ün dünya tarihinde bin yılda bir görülen bir dahi olduğunu beyan etmektedir. Ve sizin çalışmanız, Atatürk'ün bütün dünyanın kabul ettiği bir dahi ve gerçek bir lider olduğunu adeta saklamak ister biçimde seçilmiş gazete küpurleriyle doludur. Bunlar Atatürk'ümüzü sanki bir diktator gibi göstermektedir! Size soruyorum sayın Dündar siz Şeriatla ve Faşizmle yönetilen bir ülkede Cumhuriyeti getirmeyi başaran, kadınları sosyal hayata katan, nerdeyse hiç okuma yazma bilmeyen bir halkı 10 sene gibi kısa bir surede okuma yazma bilir hale getiren kaç tane diktatör gördünüz? Medeniyet için gerekli yol ve yordamları lütfen diktatörlukle karıştırmayınız. Siz Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının irticai faliyetlerinden bahsettiniz mi? Kubilay olayından ve Atatürk'e gönlünü vermiş diğer kemalistlerden bahsettiniz mi? Gerçekten bir diktatörluk ve faşizm örneği görmek istiyorsanız lütfen bir İran'a bakın bir Mısır'a bakın, Afganistan'a, Pakistan'a bakın. Ve hatta hatta özellikle AKP iktidariyla birlikte son dönem Türkiye'sine bakın.

Hele hele Türkiyemizde Ergenekon gibi eşi kara çarşaflı ve kendisi imam hatipli olan ve adı yolsuzluklara bulaşmış bir savcının yönettiği bir dava varken, Atatürk'cü düşünce derneğinin üyeleri, profesorler, emekli komutanlar, Cumhuriyet gazetesi yazarları, Cumhuriyet mitinglerini organize edenler, Cumhuriyetle yaşıt olan insanlar ve halkın bilinçlenmesine gerçekten yardım eden insanlar haklarındaki suçlama bile netlik kazanmadan ve onlara bildirilmeden tutuklanırken, ceza evlerinde ölüme terkedilirken ve DARBECILIKLE suçlanirken, sizin çıkıp da Atatürk'e DARBECI demeniz iğrenç ve acıklı bir benzetme olsa gerek!

Türkiye'nin her gün PKK terörü yüzünden şehit verdiği günümüzde, ülke iç savaşın ve bölünmenin eşiğine gelmişken, o kadar saçmalıkla doldurduğunuz belgeselinizin arasında sanki çok gerek varmış gibi 'Atatürk de kürtlere özerklik verilmesi ile ilgili konusmuştu' gibi ifadeler kullanıyor olmanız yangına benzinle gitmek demek değil de nedir sayın Dündar? Sizin belgeseliniz vizyona girdiği sırada farkındamısınız ki mecliste DTPliler güzelim ülkemi 25 parcaya bölebilmek için uğraşmaktaydı?

Atatürk'ün günde bir şişe rakı bitiren, sarhoş ve yalnız bir adam olarak nitelenmiş olması ve devletin onemli meselelerinin tartışıldığı ve Cumhuriyetin coşkusunun yaşandığı Atatürk'ün sofrasının bayağı ve sıkıcı olarak gösterilmesi de ayrı bir konu...

Sayın Sureyya Ciliv'in ve Turkcell'in sponsorluğunuzu yapmaktan vazgeçmiş olmasına şaşmamak gerek. Zaten bu karar bile nasıl bir manzara ile karşılaşacağımızı işin en başından haber vermişti. Zaten size olsa olsa 'Bizim Üniversitemizde Atatürk'ü bile eleştirebilirsiniz' diyen vakıf üniversiteleri sponsor olabilirdi ve oldu.

Sonuç olarak ben bu belgeseli izledikten sonra sizi gerçekten cok ayıpladım. Siz benim eskiden tanıdığım Can Dündar olmaktan çıkmışsınız. Bu yapım kanımca sadece iki maksatla yapılmış olabilir diye düşünüyorum. Ya siz Cumhuriyet'in ve Kemalizm'in ilkelerine ters düşüp fethullahcıların, yobazların ve bölücülerin ekmeğine yağ sürer bir hale geldiniz ya da entellektüel anlamda Turkiye'de vatan sevdasını, Atatürk sevdasını yitirmiş kimi sanatcılar ve yazarlar gibi doğru bilinen ve kabul edilen değerlere radikal ve uygunsuz bir şekilde ters düşüyor olmanın sanat olduğunu düşünmeye başladınız. Şahsen ben Turkiyenin ikinci bir Orhan Pamuk'a ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.

Şayet size Atatürk'ümüze diktator diyen O Avrupadan ya da O Amerikadan birkaç ay icinde 'Mustafa' dan ötürü ödüller yağmaya başlarsa lütfen bu dediklerimi hatırlayınız ve özellikle Şevket Süreyya Aydemir'in "Tek Adam''ını Atatürk'ün "Nutuk''unu tekrar ve bu sefer anlayarak okuyunuz ve Mustafa'ya Atatürk demeyi öğreniniz!

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim,

Ateş Akaydın

Yazının devamını okuyun...

Kadıköy'e Turuncu Giyip Geldiniz Ama Biz Sizi Yine Tanıdık!

0

Saat: 14:31 | Yazar: Burak Doğan


İstanbul'un Lord'u, maça çıkarken belki Türkiye Profesyonel Futbol Ligleri'nin ilk günlerinden bugüne kadar hiç olmadığı kadar kötü bir yerdeydi ama, rakibi de Kadıköy'de galibiyet görebilmek için UEFA Final'ini Kadıköy'de oynamak isteyen arzulayan bir ekipti..

Maça gelirken son derece heyecanlı, birazcıkta küstahtılar.. Malum, son zamanların en iyi kadrosunu kurmuşlar, en golcü oyuncularını kenarda oturtacak kadar kadro zenginliği yaşayan bir yapıdaydılar.. İstanbul'un Lord'u ise, tarihinin en yüksek yüzdeli ve oyuna katkı sağlayan oyuncusunu sakatlığından dolaı tribüne yollamıştı..


Bir önceki postta hatılattığım gibi, 29 Aralık 1999'dan beri galibiyeti yoktu 6s'ın.. Yani 21. yüzyılda, Şükrü Saraçoğlu stadyumunda galibiyeti yoktu Lig'de.. Bir türlü şansı tutmuyordu ama, dedim ya hem heyecanlı, hem de güvenlilerdi bu sefer.. Maçın düdüğü çaldığı andan itibaren topa sahip oldular ve "Hatıralar Sarmış 4-1 yanımı" şarkısını söylememizi sağlayan golü attılar.. 6-0 olduğunda söyleyecek şarkı bile bulamamıştık.. Ama şimdi bir gol avansını vermiştik.. Unuttuklarını hatırlatmanın zamanı gelmişti:
Dakikalar geçiyor, Fred - Wilma aşkı devam ediyordu.. Aslında birazcık +18 kıvamına geldi bu maç ama, dayanamadık, biraz kararttık, biraz flulaştırdık ve Fred ile Wilma'yı akşam yemeğinden sonra, yatak odasına gitmeden önce herkesin görebileceği bir iki durumda yakaladık.. Hani sadece sonrasında ne olduğunu düşünebilmeniz için..
Resim 1 : Fred ile Wilma
Resim 2: Fred ile Wilma :)

Bunların hepsi, yıllardır Galatasaraylı dostlarımızla beraber yaptığımız eğlencenin uyarlanmış hali elbette.. Bizde yenilsek, Galatasaraylı kardeşlerimiz ertesi gün Japon bayrağı sallayacak, esprilerini yönlendireceklerdi.. Ama olmadı, tılsım, Fenerbahçe'yi en zor gününde tekrar şampiyonluk yarışına döndürdü.. Galatasaray'a ise yine hüsran Kadıköy'de..

Yapılan espriler ise olcak gibi değil.. İnanılmaz çalışmalar, yaratıcılıklar var her yerde.. Bir derleme yaptım, sizlerle paylaşmak istedim.. Gerçekten insanlar bunlara kafa yoruyor ve eğlencenin devamı geliyor..

* KADIKÖY'E turuncu giyip geldiniz fakat yine de sizi tanıdık.


*'Bu sefer 4'te kaldık, 6'lı yattı'

*Hatıralar sarmış 4-1 yanımı

*Emre Aşık, G.Saray'a gol attı, gerçek F.Bahçeli oldu

*Obama Cimbom'a yardım et

*Galatasaray, Fenerbahçe'yi AİHM'ye verse milyonlarca Euro tazminat alır. Böyle işkence yapılır mı? Her sene her sene.

*'Galatasaray' ve 'Kadıköy' kelimeleri birarada ise '4 düşün 1 söyle'

*Her zaman her yerde her 'Kasım'da.

* GALATASARAYLILAR, 'Fenerbahçe'yi yenemiyoruz' diye üzülmeyin. Rüya yazıp 1907'ye yollayın. Rüyanızda Fenerbahçe galibiyeti görün.


'BU SEFER 4'TE KALDIK, 6'LI YATTI'

* 4-1 kere maşallah

* Gelin kızımıza DEDE'sinden 4'ü 1 yerde..

* Aslan'a sormuşlar: Senin rengin neden turuncu?
Cevap vermiş: Aslında kırmızıydı. Kadıköye gelince korkudan rengim uçukladı.

* İstersen donalatalım 4-1 yanı bayraklarla, İstersen çınlatalım 4-1 yanı şarkılarla...

* BABA "BANA GENÇLİĞİNDE FENERBAHÇE'Yİ YENDİĞİMİZ GÜNLERİ ANLATSANA"....

* GS takvimlerden Kasım ayının çıkartılması talebinde bulunmuş.

biraz matematik çalışalım

* 6 - 0 = 6

* 4 - 1 = 3

* 6 + 3 = 9 KASIM

* Galatasarayı koluma takarım,KADIKÖY'de 4-1 tur atarım, olmadı bi de seneye 5 atarım :)

* Sevgili Selocan, Cimbomlu arkadaslarim 1 kere caldirip kapatti, 4 kere aradim cevap yok, hatlari mi arizali acaba?

* 444 1 444 ALO KADIKÖY

* Büyük İskender: Galatasaray Fenerbahçe'yi Kadıköy'de En son ne zaman yendi Polatım?
Polat:Ha-Tır-La-Mı-Yo-Rum.

KASIM'DA FARK BAŞKADIR...

* Kadıköy merkez şubemizde Yengeç Dansı Kursları verilmektedir.

KADIKOY CIVARINDAN 4 + 1 EV ARANIYORR

* Aslan Terbiyecisi İş Başında 11.Sezon [DVD]



Yazının devamını okuyun...

22 Aralık 1999 - Kadikoy'de Son Galatasaray Galibiyeti

0

Saat: 11:04 | Yazar: Burak Doğan


Yıllardır konuşulur durulur.. Galatasaray, 10 yıldır Kadıköy'de Fenerbahçeyi yenemiyor, işte onuda yapsanız yenemezseniz, bunuda yapsanız yenemezsiniz hesapları ortalıkalrda uçuşur.. Her sene Galatasaray bir şevk ile Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadyum'una gelir, geldiği gibide gider.. Hatta geçen seneki maçı saymazsak, geldikten sonra ya şampiyonluğu bırakır gider, ya da 6 gol yiyerek evine döner..

Tamam peki bunları herkes zaten ezbere biliyor.. Peki Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi en son Kadıköy'de bir lig maçında ne zaman yendiğini kim hatırlıyor? Ben hatırlamıyordum, güzel bir çalışma ile bunu öğrenmiş oldum, sizinle de paylaşmak istedim.. Alttaki yazı, Meriç Tunca'nın 22 Aralık 1999 başlıklı yazısı.. Merak edenlere..

22 Aralık 1999

Mustafa Denizli...
Werner Lorant...
Christoph Daum...
Artur Zico...

***

Bu isimlerin ne ifade ettiğini az sonra açıklayacağım...

***

Mircea Lucescu...
Fatih Terim...
George Hagi...
Eric Gerets...
Karl Heinz Feldkamp...

***

Bu isimlerin de...

***

Ama önce sizleri 22 Aralık 1999'un Türkiye'sine götürmek istiyorum;

***

Bundan tam 9 yıl önce;

* Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, merhum Bülent Ecevit, Başbakan ve merhum İsmail Cem Dışişleri Bakanı idi..
* F.Bahçe Samandıra Tesisleri'nin inşaatı sürüyor, Marmaray için "Yapılsın mı, yapılmasın mı?" tartışmaları devam ediyordu.
* Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hapis cezasını tamamlamış ama siyasi yasaklıydı.
* Cumhuriyet altını 33 milyon liraydı. Borsa 14 bin 119 puandaydı. Dolar 6 bin, euro 9 bin liraydı.
* Kırmızı ışıkta geçmenin cezası 11 milyon 250 bin liraydı.
* Benzinin litresi 550, LPG 150 bin liraydı.
* Asgari ücret 93 milyon 600 bin liraydı.
* Beşiktaş'ta Süleyman Seba başkandı.
* ABD Başkanı Clinton'dı. Rusya'da da Yeltsin iktidardaydı.
* Hülya Avşar ve Kaya Çilingiroğlu'nun kızları Zehra daha iki yaşındaydı.
* Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali daha açılmamıştı.
* Bugünkü Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tümgeneraldi..
* Maçın oynandığı gün TMSF, Egebank, Esbank, Yurtbank, Sümerbank ve Yaşarbank'a el koymuştu... Demirbank, Ulusalbank, Toprakbank, Kentbank, İktisat gibi bankalar vardı. Fortis, HSBC, Dexia henüz Türkiye'ye gelmemişti.
* Engin İpekoğlu, Fenerbahçe ve Milli Takım'ın yedek kalecisiydi.
* Milli Piyango'nun yılbaşı büyük ikramiyesi (31 Aralık 1999 için) 1 trilyon liraydı. Trilyon barajına ilk kez ulaşılmıştı.
* Taksim-4.Levent metrosunda tünel inşaatları devam ediyordu.
* Cem Yılmaz askere gitmemişti.
* Google yoktu. Cep telefonlarının ekranları renkli bile değildi.
* Ve o gün ilk okula giden çocukların bir çoğu bugün üniversiteden mezun oldu..

***

O tarihte Galatasaray'da Faruk Süren başkandı.. Daha sonra sırasıyla Mehmet Cansun, Özhan Canaydın başkanlık yaptı. Ve şimdi de Adnan Polat başkan oldu..

Fenerbahçe'de ise o tarihte başkan olan Aziz Yıldırım bugün de başkan..

***

Bütün bunları niye mi yazdım?..

Galatasaray'ın Kadıköy'de son Fenerbahçe galibiyeti yaşadığı tarih 22 Aralık 1999'du. Skor 2-1'di..

İlginç olan tek şey, bugün o maçta Galatasaray forması giyen hatta ikinci golün pasını veren Emre Belözoğlu görev verilirse pazar akşamı bu kez Fenerbahçe'nin başarısı için ter dökecek.. Sarı-Kırmızılı ekipte ise o kadrodan sadece Hasan Şaş kaldı..

***

Şimdi gelelim en baştaki teknik direktör isimlerine;
İlk grupta bulunanlar Kadıköy'de bırakın beraberliği hiç Galatasaray yenilgisi görmediler..
İkinci gruptakiler de Galatasaray galibiyeti.. Hatta beraberliği bile..
Bugün iki takımın başında da yeni hocalar var..
Fenerbahçe'yi Aragones, Galatasaray'ı Skibbe çalıştırıyor..
Sonuçta pazar gecesi bir tanesi ''Geleneği'' devam ettirecek.
Ve iki hocadan biri sonuca göre büyük bir ihtimalle ülkesine dönecek..
Sizce hangisi?

İŞTE O TARİHİ MAÇIN KADROLARI:

TARİH: 22 Aralık 1999

STAD: Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu

HAKEMLER: Muhittin Boşat (***), Fahir Ersoy (*), Cüneyt Elmaskeser (*)

FENERBAHÇE: Rüştü Reçber (Kaptan) (***), Mustafa Doğan (**), Alpay Özalan (**), Samuel Johnson (**), Abdullah Ercan (***), Tayfun Korkut (**) (Dk.81 Erkan Sözeri), Kemalettin Şentürk (**), Metin Diyadin (*), John Leshiba Mosheou (*), Yaw Preko (*) (Dk.46 Elvir Boliç) (**), Dinu Viorel Moldovan (***)

YEDEKLER: Murat Şahin, Uche Alozia Okechukwu, Serkan Özsoy, Tufan Apaydın, Güvenç Özkan

TEKNİK DİREKTÖR: Zdenak Zeman

GALATASARAY: Mehmet Bölükbaşı (**), Fatih Akyel (**), Carlos Alberto De Oliveria Capone (**), Gheorghe Popescu (**), Ergün Penbe (***), Okan Buruk (***), Suat Kaya (**) (Dk.46 Ahmet) (**), Emre Belözoğlu (***), Hasan Gökhan Şaş (**) (Dk.67 Tugay Kerimoğlu) (**), Hakan Şükür (***), Mandinga Dos Santos Marcio (***) (Dk.85 Bülent Korkmaz)

YEDEKLER: Kerem İnan, Mehmet Yozgatlı, Arif Erdem, Saffet Akyüz.

TEKNİK DİREKTÖR: Fatih Terim

GOLLER: (Dk.20) Hasan Gökhan Şaş (sağ ayak, pas Mandinga Dos Santos Marcio), (Dk.30) Mandinga Dos Santos Marcio (sağ ayak, pas Emre Belözoğlu) (Galatasaray) ; (Dk.51) Dinu Viorel Moldovan (sağ ayak, pas john Leshiba Mosheou) (Fenerbahçe)

SARI KARTLAR: (Dk.24) Fatih Akyel, (Dk.37) Mandinga Dos Santos Marcio, (Dk.75) Gheorghe Popescu, (Dk.78) Emre Belözoğlu (Galatasaray)

Kaynak: Hurriyet

Yazının devamını okuyun...

Hüseyin Üzmez Kapakları

0

Saat: 10:54 | Yazar: Burak Doğan



Yazının devamını okuyun...

Mustafa ve Can Dündar'a Bakış..

0

Saat: 09:22 | Yazar: Burak Doğan


Mustafa'ya Gittim..


Sarhoş.

Kafayı bulunca ağlayan...

Hoyrat.

Soğuk.

Kalpsiz.

Çevresine eziyet eden...

İtiraz edeni asan...

Arkadaşlarını satan...

Goygoycuların dolduruşuna gelen...

Milletten bihaber.

Hatta milleti küçümseyen...

Alay eden.

Hesabını kitabını bilmeyen...

Batı hayranı.

Sefa düşkünü.

O balo senin...

Bu balo benim, gezen.

Zampara.

Cephede bile karı-kız düşünen...

Savaşmadığı için sıkılan...

Ordu varken, çete kurmaya kalkan...

Devrimleri intikam için yapan...

Dinsiz.

Kendi heykellerini diktiren...

Megaloman.

Bencil.

Günde 3 paket sigara içen.

Usul usul intihar eden...

Psikolojik bunalımda...

Yalnız.

Çaresiz.

Basiretsiz.

Zavallı bir adam.

*

Mustafa’daki Mustafa bu.

*

Anafartalar 1 saniye.

İşgal 2 saniye.


Tası tarağı toplayıp kaçmak için, sığır sürüsünün çıkardığı toz bulutundan bile tırsan... Sığır sürüsüyle düşman ordusunu ayırt etmekten aciz biri... Başkomutanlık meydan muharebesi desen... Taktiğini falan başkasından araklamış zaten.

*

Hak edilmiş bence Oscar...

En azından Nobel.



Yılmaz Özdil.. Ben bu adamı gerçekten takdir ediyorum...

*************************

Edit: Oray Eğin, Can Dündar hakkında bir yazı yazmış, onuda buraya ekliyorum..


Gelin size Can Dündar’ı anlatayım. Bugün gündemde olmasının sebebinin Turkcell’le ilişkili olması da vicdanımı hiçbir şekilde rahatsız etmiyor. Kimse patronunu savunuyor da diyemez benim için çünkü bugün Dündar’la ilgili ortaya çıkan gerçekler benim yıllardır söylediklerimle aynı.

Oray Eğin/Akşam
Hep Can Dündar’ın para için her şeyi yapabileceğini söylemez miydim? Doğrusu benim bile hâyâl gücümün alamayacağı kadar düşkünmüş meğerse paraya.

KALEMİNİ TİCARET İÇİN KULLANDI

Önce şu Turkcell meselesine açıklık getirelim. Turkcell ya da değil ama bir gazeteciyle herhangi bir şirketle kurduğu ilişki biçiminin ürperten bir tarafı var.
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’le uçakta karşılaşmış, Ciliv nezaketen kendini tanıtmış, muhabbet açmış. Bir hafta sonra Can Dündar bu sohbete dayanarak telefon açıp kendisine sponsor olmasını istiyor. Ne zamandır biz gazeteciler mesleki imtiyazımızı kullanarak tanıştığımız insanları ticari işlerimize alet ediyoruz?

Bu sizce etik mi?

Tek bir fark var: Can Dündar artık bir gazeteci değil, bir işadamı. Gazeteciliği de tüccarlığı için bir araç olarak kullanıyor o kadar. Köşesini de buna alet etmekten çekinmiyor. Milliyet’te sık sık Dündar’ın kendi şirketinden çıkan işlerin bedavaya reklamlarını okumadık mı yıllarca?

Ben bu adamın bu çarkı bu kadar uzun süre işletebilmiş olmasına bile şaşkınım. O sempatikliği, yatak odası sesi ve romantikliğiyle insanları yıllarca kandırdı herhalde. Kırmızı kemik çerçeveli gözlüklerinin ardından bakan o hüzünlü gözlerin etrafta çıkar ve ticaret arayabileceği fikrini kimse konduramadı ona galiba. Ağlayan çocuk resminin ayaklı haliydi.

İNTİHAL YÜZÜNDEN TAZMİNAT ÖDEDİ

Hâlbuki bu arada başka hataları da olmuştu. Mesela başkasının kitabını çalıp belgesel yapmıştı, mahkemede de tazminata mahkum edilmişti. Önceki gün ‘Mustafa’ filminde “İlk kez açıklıyorum” dediği bir fotoğrafın da intihal olduğuna dair haberler çıktı. (haberturk.com)

Şimdi kamuoyunda Can Dündar’ın aleyhine bir hava esiyor, farkındasınız. Yıllardır insanlar içinde tuttukları birtakım gerçekleri basında dillendirmeye başladılar. Geç bile kalmış bir süreç...

Ama Can Dündar toplumda hele de bu dönemde en hassas olan bir damara, laikliğe temas etti. Yıllarca laiklik üzerinden para kazandı, ‘Sarı Zeybek’in tekrarlarından yüz binlerce doları cebine indirdi ve şimdi baktı ki konjonktür dönüyor, bu sefer başka bir rantın peşine düştü.

Bence zekice hesaplayamadığı bir hata yaptı: Türkiye’de laiklik, hele de bu dönemde, bir anlamda dinin yerini aldı. Laikliğe yönelik herhangi bir saldırı ‘blasphemy’ (dine sövme) olarak değerlendiriliyor adeta. Can Dündar’ın hedef kitlesi, yıllarca ‘Sarı Zeybek’ sayesinde üzerlerinden para kazandığı insanlar da onlar.
Atatürk’ü ‘yere indirmenin’ zamansız olabileceğini anlayamamış olmalı. Ama başka türlü bir Atatürk filmi de çekemezdi.

Gelin nedenlerini anlatayım.

Eğer ‘Sarı Zeybek’ gibi ‘hardcore’ Atatürkçü bir film yapsaydı ileride kendisine gelecek başka büyük paralardan vazgeçmek zorunda kalacaktı. Çünkü bu yaptığı Atatürkçü film ileride para kazanacağı başka çevreleri ürkütecekti.

GÜLEN CEMAATİ’NE GÖZ KIRPIYOR

Biliyorsunuz değil mi Can Dündar, Said-i Nursi belgeseli üzerinde çalışıyor bir süredir. Yani Fethullah Gülen cemaatine göz kırpıyor, kendini buraya entegre ederek oradan rant toplayacak.

E gerçek bir Atatürkçü film de bunun önünü keserdi.
Ancak kendisi o kadar paragöz ki hem laiklerin hem de Fethullahçılardan parsayı toplama amacıyla yola çıktı... Yazık ki yüzüne gözüne de bulaştırdı...

Laikler filmi beğenmedi, sponsorlarla çevirdiği oyun medyada aleyhine döndü, tüccarlığı ortaya çıktı...

Ve sonunda Can Dündar putu hak ettiği şekilde yıkılmaya başladı...


Yazının devamını okuyun...

Ayıp Artık Sabah!

2

Saat: 10:55 | Yazar: Burak Doğan

Ya inanmıyorum, inanmakta istemiyorum.. Şu yoğunluğumda, şu işimin arasında beni çileden çıkartıyorlar.. Bu internet gazetelerinin her türlü olayına dayandım.. Her türlü tık peşine düşmelerine, hit arttırmak için erotik resimler koymalarına, acayip acayip fotoğraf galerilerine, 2 yıllık videoları yeniymiş gibi göstermelerine dayandım.. Ama Sabah gazetesinin, bugün, anasayfada yaptığına da pes demek istiyorum.. Hiçbirşey demeden, içeriğini yazmadan, Sabah'ın anasayfasındaki linki sizlerle paylaşıyorum. Bu kadarda değil yahu.. Bu kadarda ayağa düşmedi bu hit hikayeleri.. Google'da üst sıraya çıkmak için mi yapıyorlar diye düşünüyorum, sonra milyonlarca günlük hiti var bu insanların, bunun için oynayamazlar diyorum.. Ayıp ama ya..

Penis büyütmek için hangi vitamini kullanmak gerekir?
Penis boyutunu büyütmek için hangi vitaminlerin kullanılması gerektiğini öğrenmek için tıklayınız..


Sabah'ın Ana Sayfasına, başlık olarak girilen konu bu.. sonra meğersem biri merak edip sormuşta, Uzman Doktor cevaplamışta.. O zaman adam gibi açıklayıcı başlıklar atın, bu hallere düşmeyin yani..

Bu gazetelerin bu hit merakı ne olacak yahu..
Yazının devamını okuyun...