İnanılmaz Motivasyon

1

Saat: 17:55 | Yazar: Burak Doğan


Hıncal Uluç, Sabahtaki köşesinde 2008 Olimpiyatlarının en inanılmaz hikayesini yayınlamış belkide.. İnanmak yapmanın yarısıdır derler ya.. O'nun resmi budur!

"Dünyanın en kuvvetli adamı olduğunu kanıtladığı an, Mathias Steiner'in kaldırdığı en ağır şey, aslında birkaç gramdı" dedi, gazeteci John Brunch, yarışı naklederken.. Ve öyle haklıydı ki.. Ekran önünde nefesimiz kesilerek izledik, Halter Süper Ağırdaki bu seyre doyulmaz yarışmayı ve Steiner'in, ancak filmlerde olabilecek, ama beyaz perdede izlerken bile inanılması zor zaferini.. Hele bir de yarışmanın arkasındaki dramı bilince..

Steiner Avusturya'nın önde gelen haltercilerindendi ve 2004 Atina'da ülkesini temsil etmişti. 2005 Dünya Şampiyonası'nda sıfır çekince federasyonu onu aforoz etti. Steiner de ülkesini terk edip Almanya'ya yerleşti ve Alman vatandaşlığı için başvurdu. İşlem yıllar aldığı için 3 yıl boyunca dünya halter sahnesinde görünmedi, yarışmadı. Hayatındaki asıl değişiklik ise, çılgınca âşık olup evlenmesiydi..
Sevgili karısı geçen haziran ayında feci bir trafik kazasında hayatını kaybetti.. Ardından Alman vatandaşlığına kabul haberi geldi. Steiner, acısını spora gömmeğe kararlıydı. Haltere döndü. Alman Olimpiyat takımına girdi ve Pekin'e geldi..
Süper ağırda podyuma çıktığında, karısının anısına almayı çok istediği madalya ile arasında iki kişi vardı..

Letonya parlamento üyesi ve yarışmanın favorisi ve bu yıl Avrupa Şampiyonası'nda onu bir kilo farkla geçen Viktors Scerbatis ve o gün harika bir yarış çıkaran Rus Evgeny Chigishev..

Scerbatis milletvekili olduktan sonra Hamza Eroğlu gibi sporu terk etmemiş, ülkesine tarihinin ikinci olimpiyat altınını kazandırmak için Pekin'e gelmişti.
Mathias Steiner, koparmada 203 kilo kaldırıp, Rus'un tam yedi kilo gerisinde kaldı. Letonyalıyla başa baş durumdaydı..

Silkmeye geldiğinde 246'yla başladı yarışmaya ve kaldıramadı ilk defasında.. 246 onun hayatında kaldırdığı en büyük ağırlıktı o ana kadar ve yeni Alman Olimpiyatta yarışa en iyi derecesiyle başlıyordu. Çünkü kazanmalıydı ve kazanmanın başka yolu da yoktu.

İkinci denemesinde başardı. Başardı ama, artık bir deneme hakkı kalmıştı.. Tek bir hak daha..

O hakkı kullanmadı.. Ta ki, Letonyalı ve Rus tüm haklarını bitirene kadar. O son hakkını kullandığında, altından emin olmanın başka yolu çünkü.. Letonyalı erken bitti ama, Rus 250 kilo kaldırdı. Steiner'e şimdi 8 kilo fark lazımdı. Koparmada 7 kilo geride kalmıştı ve eşitlik halinde hafif Rus birinci olacaktı.
Steiner, herkes yarışını tamamladıktan sonra "258" dedi.. Hayat boyu kaldırdığı en büyük ağırlığın üzerine 12 kilo daha koyup.. Ve tek deneme hakkı kalmışken.. Ya altını alacaktı.. Ya da.. Önemli değil..

Halterin altına girerken yüzüne baktım.. "Kaldıracak" dedim.. O yüz ifadesi, o irade, o inanç ve o istek öyle okunuyordu ki, hatlarından..
"Kaldıracak!.."
..Ve kaldırdı..

Hayatının en büyük derecesinden 12 kilo fazlayı kaldırıp Süper Ağırda şampiyon oldu.. Dünyanın en güçlü adamı oldu..

Zaferini kutlamak için havaya kaldırdığı iki elinden sağdakinde altın madalyası ve kendisine kürsüde verilen çiçek demeti, solunda ise, birkaç santimlik bir resim vardı.. Karısının, sevgilisinin, aşkının resmi..

"Öyle duygusallık yüklüydü ki, benim için bu gece.. Karım için altına ulaşmalıydım. Bu çok büyük bir motivasyon oldu benim için.." dedi.. "Bu yarışı onun için kazandım!.."

Yazının devamını okuyun...

Tatil..

2

Saat: 17:45 | Yazar: Burak Doğan

Geçen sene de bu sene bir hafta kadar kaybolmuştum.. Bu sene de yine aynı tarihler arasında 10 gün kadar yokum.. En son yazdığım yazı en üstte kalsın istiyorum, bunu en son posttan bir alta atıyorum.. 1 Eylül'den itibaren tekrar görüşmek üzere.. İşallah o zamana kadar Fenerbahçe tur atlar, Lig maçlarını kazanır, Olimpiyatlarda Altınlarımız artar, hava biraz serinlemeye başlar, dünya mutluluğu dünya barışı....:)
Yazının devamını okuyun...

Güncel Futbol..

0

Saat: 17:33 | Yazar: Burak Doğan

Dün, 3 Puan blogunda yayınlanan bir post vardı, Fenerbahçe ile ilgili olan Blogları tanıtıyor, herkesin birbirine destek olması gerektiğini anlatıyordu. Bir Fenerbahçeli olarak merak ettim listeyi, başladım taramaya, beğendiklerimi RSS listeme eklemeye. Tabii eklediğim 200 civarı yazıyı bir günde okumam beklenemezdi ama, bazılarını okudum ve gerçekten çok beğendim. Önümüzdeki hafta daha çok içerikli yazıları okuyup yakından takip etmek istiyorum. Bu sabahtan beri baktığım güncel haberlerde ise, çok güzel 3 yazı gördüm. Birisi İbrahim Kutluay'ın açıklamaları, ikincisi Beşiktaşlı Duruşu ve üçüncüsüde Aragones hakkında ufak bir yazı. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Edit: Galatasaraylılığını bildiğimiz Aceto'da İbrahim Kutluay ile ilgili bir yazı yazmış, orayada bir yorum yaptım, belki sizde takip etmek istersiniz diye o linkide fotoğrafın altına ekledim..

3 Puan: Hiçbir Güç Giydiremez
Aceto Balsamico: Bayat Numara

3 Puan: Beşiktaşlı Duruşu 1
3 Puan: Beşiktaşlı Duruşu 2


Papazın Çayırı: Oralardan İyi Vurur
Yazının devamını okuyun...

Usain Bolt

2

Saat: 17:25 | Yazar: Burak Doğan

2008 Olimpiyatları Dereceleri:

100 Metre: 9.69 (WR)
200 Metre: 19.30 (WR)

Acaba 400'de koşar mı ki? Bu iki koşunun dünya rekorları aynı kişi tarafından aynı olimpiyatta kırılmışmıydı acaba? Sadece Carl Lewis'in ikisini aynı olimpiyatta kazandığını biliyoruz.. Oda taa kaç yıl önce.. 23 Yaşında, 48 numara ayağı olan, 1.93 boyunda ve tam "2.60" adım uzunluğu bulunan, Jamaikalı bir abimiz Hüseyin.. Yanlış duymadınız 2.60.. 100 Metreyi rakipleri ortalama 46 adımda koşarken, kendisi 39 adımda koşmuş..


Yazının devamını okuyun...

Haber 7 Sitesine Selamlar..

0

Saat: 15:58 | Yazar: Burak Doğan


Geçen gün, 3 Puan sitesinde görmüştüm haberi, bir yerde daha karşıma çıkınca dayanamadım.. Haber 7 servisine selamlar olsun..
Yazının devamını okuyun...

Empire State'de Turk Bayragi

0

Saat: 11:19 | Yazar: Burak Doğan


ABD'nin New York kentindeki ünlü ''Empire State'' binası, Pekin-2008 29. Yaz Olimpiyat Oyunlarına katılan Türkiye'nin kırmızı-beyaz renkli bayrağını temsil edecek şekilde ışıklandırıldı.

Binanın kuzey cephesi Türk bayrağının ''kırmızı-beyaz-kırmızı'' renkleriyle ışıklandırılırken diğer cepheleri Kuzey Kore bayrağı (kırmızı, mavi, beyaz) İrlanda bayrağı (portakal, beyaz, yeşil) ve İsrail bayrağının (mavi,beyaz,mavi) renkleriyle aydınlatıldı.

Empire State binası basın merkezinden yapılan açıklamada, binanın Türkiye gibi Pekin Olimpiyatları'na katılan ülkeleri onurlandırmak ve kutlamak amacıyla bir ışıklandırma projesi başlattığı ve 7-24 Ağustos tarihleri arasında binanın 4 cephesinin toplam 66 ülkenin bayraklarının renkleriyle aydınlatılacağı anımsatıldı.

Binanın üst düzey yöneticisi James Connors konuyla ilgili yaptığı açıklamada, binanın ''birlik ve sportmenliğin sergilendiği olimpiyatlarda yarışmak için gece gündüz çalışan sporcuları onurlandırma amacı taşıdığını'' belirterek ''binamızın bu uluslararası kutlamanın bir parçası olmasından gurur duyuyoruz. Umarız sporcular ve ülkeleri de binamızın kendi bayraklarının renkleriyle ışıklandırılmasından gurur duyarlar'' dedi.

Bu kapsamda 19.08 gecesi Türkiye'nin New York Başkonsolosluğunun girişimleriyle binanın kuzey cephesi 20.00-24.00 saatleri arasında Türk bayrağının kırmızı-beyaz renkleriyle aydınlandı.

Bina 7 Ağustosta Amerikan bayrağının renkleriyle ışıklandırılmıştı, 24 Ağustosta ise Olimpiyatlara ev sahipliği yapan Çin'in bayrağının renkleriyle aydınlatılması bekleniyor.

New York'un en önemli turistik merkezlerinden biri olan ve kentin hemen hemen her yerinden görülebilen 443 metre yüksekliğinde, içinde iş merkezlerinin bulunduğu Empire State binası, New Yorklular, Amerikalılar ve tüm dünya vatandaşları için önemli sayılan günlerde aydınlatılıyor.

Yapımı 1931 yılında tamamlanan ve İkiz Kuleler'in yıkılmasından sonra kentin yeniden en yüksek binası olma sıfatını kazanan Empire State, tarihinde ilk kez 1932 yılında Franklin D. Roosevelt'in ABD'nin 32. başkanı seçilmesi dolayısıyla ışıklandırılmıştı.

Kaynak: Sabah

Yazının devamını okuyun...

Hollywood Türkiye'de Olsa..

3

Saat: 16:45 | Yazar: Burak Doğan

Dünyaca ünlü filmlerin Türkiye'de yapıldığını düşünün.. Yapımını, yapım aşamasını, yayınlanmaya yaklaşmasını ve yayınını.. Ne aşamalardan geçilir, neler yaşanır.. Bunun bir ufak örneğini Cem Yılmaz'ın AROG'unda yaşadık, bende sizinle burada paylaştım, adam kalkıp Milli Takım'a tezahürat yaptı sette..

Peki ya bu filmlerin afişleri nasıl olurdu? Afişler filmin en büyük reklamıdır, en büyük pazarlayıcısıdır.. Biraz sonra göreceğiniz afişleri, Canım Grubum'dan alıntıladım. Onların içinde düzenlenen bu maile, Bobiler'in katkısı yadsınamaz.. Buyrun izleyin, kendinize gelin, gülün geçin, eğlenin.. :))



















Yazının devamını okuyun...

Yurdum İnsanı Çeşme'de!

0

Saat: 15:15 | Yazar: Burak Doğan

Ben bu yurdum insanına hayranım.. Biraz gezme şansı bulduğumda anında da karşılıyorlar beni güler yüzlülükle.. Bu fotoğraflar, benim tarafımdan, Çeşme Çarşı'ya girmeden önceki kavşakta bulunan bir bankın yanında çekildi. Gördüğünüz gibi Belediyenin bilmem kaç yıllık bankını kendi kendilerine zimmetlemişler:) Güzel Yurdum, her köşesi cennet vallahi..





Yazının devamını okuyun...

Gavur İzmir

4

Saat: 10:09 | Yazar: Burak Doğan


Bugün, İzmir hakkında bugüne kadar gördüğüm en mükemmel yazılardan biri ile karşılaştım. Okudum, düşündüm, düşündükçe her sokağından geçtim İzmir'in.. "İzmirin denizi kız, kızı deniz,
Sokakları hem kız hem deniz kokar.." dizelerini hatırladım resmen Cahit Külebi'nin.. İçinde azda olsa reklam kokan hareketler var ama, harcayamadım, bölemedim güzelliğini yazının. Bu aralar İzmir'i özleyenlere inanılmaz kıyaklar yapmaya başladım, ama sanki bende burada yaşarken İzmir'i özlüyor gibiyim.. Neden ki..

***

İzmir, kendine has bir şehirdir. Kendi halindedir. Serinkanlıdır. Diğer büyükşehirlerin hengameleri yoktur burada. İzmir bir muhabbet şehridir ayrıca. Pek telaşları da yoktur. İstanbullular buraya geldiklerinde.’’Oh be! Kafamız dinlendi’’ derler. Nasıl demesin? Her yer düzayaktır. Kimsenin acelesi de yoktur. Kaçırdı mı otobüsü, vapuru, dert mi? Açar gazetesini. Yahut, elindeki simidi martılarla paylaşır.

İzmirlinin saçları İmbatla dağılır. gamını, kasavetini atan da İmbattır. Bir diğer adı ‘Eşek rüzgarıdır’ adı. Bir tepti mi, iyi teper ha! Balkondaki örtüyü, uçurur denizin ortasına. Balıkları bile zıplatır.Yazın ortasında şifadır. Hep tepsin diye beklenir. Soğuktur eli uzlu bademi, sübyesi, kokereçi, kumrusu, midyesi, yumurtalı boyyozu kordondaki buz gibi birası, Kemeraltındaki turşucusu, şambali’si, Kordondaki rengarenk faytonları, Şehre damgasını vurur.
Geceleyin iyot kokulu denize bakıp bakıp sevişen İzmirliler, hayatı çift porsiyon yaşar. Gündüzler sanki çuvala girmiştir.

İzmirli mütevazıdır. Eline ayağına üşenmez. Havra Sokağından yeşillikler alır. Midyesini de yoldan.Yeşilliksiz yapamaz. Balkonda içmeyi sever. Rakısını yudumlarken, canı, ‘’İzmir’in kavakları’’ türküsünü çeker. Karısını da çağırır yanına. Eline kadehi tutuşturur, birlikte söylerler. Nemlenir gözleri.

İzmirli sanata düşkündür. Ailecek tiyatroya giderler. Çocuklarını da götürürler. Kızları yanık tenlidir. İnce bellidir. Uzun saçlıdır. Saçları imbat kokar. Ayak topuklarının arkası sülün’ün boynu gibi zarif ve incedir. İnce olanı makbuldür.Yani böyleleri güzel olurlar. Yılın 6 ayı şort giyerler. Kendilerine saati, veya bir yol sorduğunuzda, önce gözleri, sonra yüzleri gülümseyerek cevap verirler. Bu gülüşün sıcaklığını, Ege’nin güneşinden almışlardır. Bu güneş bir başkadır da ondan. Kadınlar da rengarenk eteklere düşkündür.. .Herkes herkesi bilir.

Market ve banka kuyruklarında sohbete bayılırlar. Yeni dostluklar edinilir buralarda. Maaşlarının, eve yollanmasını istemezler ‘Arkadaşlarımızdan ayrılamayız’ derler. Tüm evler balkonludur. Sofralar, balkonlardan taşar. Perdeleri kapatmazlar. Salonları gözükür. Saklayacakları bir şeyleri yoktur. Sıkıntıya gelmezler. Gönüllerini ferah tutmak isterler. İmbatı sevmeleri, bundandır. Onunla ferahlarlar. Kapalı alanları da sevmezler. Hep açıklıkta buluşurlar. Vapurlara zevk için biner İzmirli.Tek biletle İzmir’i dolaşır.

Her köşe başında da lokma dökülür. Hiç üşenmezler. Sıraya girip, bu hayrı yapanlara bol bol dua ederler. ’Gavur İzmir’ lafına bayılırlar. Bu laf, hele siyasilerden geliyorsa, daha da bayılırlar. Gavurluktan, İzmir’in gavuru olmaktan gurur duyarlar. Bilirler ki o gavurluk, medeniyettir Gözü pekliktir. Dobra dobracılıktır, Cumhuriyete sahip çıkmaktır. Kurtuluşa giden günlerde, mitingler ‘Maşatlık’ denen yerde yapılmıştı.’’Ey halkım! Yürüyelim düşman üzerine’ diyerek meydanı inletmişlerdi. İcabında da 2 nci Cumhuriyet istemiyoruz. Yaşasın laiklik, yaşasın Cumhuriyetimiz!’ demesini de bilenlerin şuuruna sahiptir. Yobazlığa geçit yok!’’ demesini de bilir İzmirli. Gavurluğu sever.’’Gavur’’ diyenlere de, tebessüm ederler sadece!…

İzmir’de boyyoz satılır. Bir nevi açmadır. Yanında lop yumurtası, misine ile ikiye bölünürken, karabiberi ve tuzu da eklenerek birlikte paket yapılır. İzmirli ’Kumru’ ları da sever. Dışı susamlı Beyzbol topu gibi, ortadan yarılmış, arasına domat, kaşar, biber konmuştur. Simit saraylarına rağmen, İzmirli simide: ‘gevrek’ der. İzmir’de güneş, ’Çatalkaya’ın ardından batar. Kordonda demlenecek olanlar, kıblesini bu dağa çevirmeyi adet edinmiştir. Buradan manzara çok güzeldir. Körfeze giriş dahil, bütün kıyı boyunca o kızıllıkla boyanan sahilden size ulaşan o hoşluk, insanın içini gıcıklar. Buz gibi rakı, bu ateşi alır. Batan güneşi, yudumlarınızla uğurlarken, radika salatası ile de, damak tadınız yerine gelir.Yanında da ‘Deniz börülcesi’ olacak. Limonu bolca tabi. İzmir’e has bir balık vardır.’’Çipura’. Yerken sakız gibi dişlere yapışır.

Sonra sazlar çıkar. Bir fasıl geçerler: Dr. Onur Şenli’nin satırları ile: ‘’Saatlerdir boşalan kadehlere / Şarkılarını dolduruyorum / Tabağımdaki her zeytin tanesine / Simsiyah bakışlarını koyuyorum / Ve kaldırıp kadehimi / Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum / Burası Agora meyhanesi / Burada saçların her teline bir galon içilir / Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir / Camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum

Pasaport’ta deniz kenarı teras haline getirilmiştir. Buralarda, sabahları kahvaltı edilir. Akşamları da biralama. Yanı başında vapur iskelesi vardır. Bitişiğinden kordon uzanır. İzmir haricinde yaşayanların, buraya gelip hasret giderdikleri de bilinir. Mavilikler şehridir İzmir. Halikarnas Balıkçısı gibi ‘’Mavi’’ siz yapamaz bu şehir. Ege gibi, umutları da mavi, hülyaları da mavi, rüyaları da mavi. İzmir’liler hep mavi solurlar. Gülüşleri bile mavidir. Kocaman sesi ile Balıkçı nasıl ki Arşipel’ine kollarını iki yana açarak: ‘’Ver maviliğinden, serinleyeyim biraz!’’ diye sesleniyorsa, İzmir’lilerin de gönlü, o İmbat rüzgarını arar. O İmbat , mavilikleri önüne katarak sürükler, getirir ayak uçlarınıza yığıverir: ”Al, serinle biraz” diye…

İzmirli ayçiçeğini bilir. Ama, adına ‘Çiğdem’ der. İzmir’de çiğdem çitlenir. Yaz boyunca haşlamalı, közlemeli mısır, sübye, buzlu badem, Şambali satılır. Mis gibi kokoreçler tüter de tüter Hele bir tanesi var ki, turizm uğruna, suyun karşı yakasından kurs almıştır. Sardunaki’sinde ter döker, topuk vurur sirtaki’siyle Mehmet Çelik. Makine mühendisidir kendisi amma, mühendislik mührünü ‘’Turizm’ üzerine vurmuştur. Alaçatı’nın rüzgar sörfü ile dalgalanan denizi gibi, dalga dalga, Ege Zeybeğiyle birlikte mekik dokur, aşk dokur, güzellikler dokur, turizm dokur mekanında. O da lazımdır turizme. Alaçatı, ondan sorulur.Güzellikleri peşine takar sürükler. Bazı bazı Karşıyaka’daki ‘Sardunaki’ sinde de görülür. Ege’lidir o.

Bir sevda masalıdır Ege’nin İzmir’i . Kendi halinde. Ekmeği yanında. Kendi göbeğini kendi keser. Kendi testisini kendi yapar. Kulpunu da kendi takar. Bir sevda insanıdır İzmirli. Nereye giderse gitsin, ister bu yaka, ister öbür yaka, kaybolmaz. Her taraf, denize çıkar . Eskiden bütün yollar Roma’ya çıkardı. Şimdi işler değişik. Her yol, buradan geçer.

K.Yakalı’lara, sorulduğunda, ’Biz İzmirli’yiz’ demezler.’’Karşıyakalı’yız’’ derler. İzmirliler de onlara’’Buçuk’’ der. 35 olan araba plakaları no.ları bile buçukludur. Plakalarında : 35’ ½ yazar. Sporda lig sonuncusu da olsalar, havada, karada denizde , memleket aşırı ülkelerde sofra başlarında haykırılar hep birlikte. Adettendir bu. K.Yakayı tutmasanız bile, siz de oradaysanız iştirak edeceksiniz o bağırtıya: KAF KAF KAf…SİN SİN SİN… KAF SİN, KAF SİN KAF!..İskele karşısındaki cadde, Kemal Paşa Caddesidir. Her mevsim, her saat, İstanbul Beyoğlu’ndan da kalabalık ve görkemlidir.

İzmir festivaller şehridir. Milli İnternatıonal Fuarı buradadır. Dünyanın yedi düveli, Fuarında halkımızla buluşur. Bütün Ege, ek seferleriyle buraya akar. Yakınındaki Efes’te müzikal festivallerde tarih, bir gergef gibi dokunur. Folklorcu kızlar İzmir sokaklarından bir tarih geçer, renk cümbüşü içinde.Bosna’dan, Makedonya’dan, Üsküp’ten esintiler eser İzmir sokaklarında. Bir yangının külleri savrulur. Tarih, kültür, eğlence ve hümanizm, kucak kucağadır İzmir’de. Birbirinden ayrılmazlar.İzmir bir muhabbet şehridir. İzmir bir sedadır, bir hülya’dır, bir sevdadır. Böyle ses verir İzmir. İzmir bir aşk şehridir. İzmir bir sevgidir.Güzelliğini, ’’Yüreciğinden ‘’ almıştır. İmbatıyla coşar.Çatalkaya’ya baka baka kordonunda buzlu rakısını içer. Buralarda Agora Meyhanesi şarkısı çok söylenir. Bu şarkıya ”Bas-bariton” ses iyi gider. Bunu da, Sardunaki’deki Mehmet Çelik iyi icra eder. Şarkının güftecisi Dr. Onur Şenli bunu, İzmir Agora’sında yazmıştır. Balattaki Agorayı keşfedince de şaşırıp kalmıştır. Onur, İzmir’lidir. Bu güftecilik yüzünden, okulunu geç bitirmiştir. Arkadaşımızdır.

İzmirli, tabiat aşığıdır. İyi gününde, kötü gününde de sevişir onunla. Gözleriyle sevişir İzmirli. Onun için İzmir’li, sigarasını kulak ardına kor ama, göreceklerini, güzellikleri kulakardı etmez! Ossat olaya bakar ve tavrını kor. Bakmak için değil, görmek için bakar. Hey gidilerinin efeleri de İzmir’de toplanmıştır, diğer illerimizde olduğu gibi. 9 Eylül’ün Kurtuluş günleri, burada çok manalı kutlanır. İzmir’li tekrar tek yürek olur o gün. Çevre illerden akın akın insanlar gelir.

İzmirlilerin Hasan Tahsin’leri vardır. İşgal zamanında gazeteciydi. Kemeraltı’na yaklaşmakta olan Yunan süvari taburunun sancaktarını, tek kurşunla yere indirmiştir. Konak meydanında, ‘’İLK kurşun’dur o heykelin adı. Orada, Hükümet binası vardır. Balkonundan Yunan bayrağı sökülerek, yerine Türk bayrağı dikilmiştir. O balkon hala oradadır. Az ötelerde, ordulara hedefini gösteren Ata’nın heykeli vardır. Önündeki kordonda da düşman denize dökülmüştür. Biraz daha ileride de Ata’nın kurtuluş şenliklerini seyrettiği, kapı kanatları ardına kadar açık, antresinde sofrası kurulu evi vardır.. Şimdi müzedir orası. Her taraf tarih kokar İzmir’de

Ya öbür yakada? Yunan Kralının Türk bayrağını yerde çiğneyerek geçip gittiği ev, şimdi bir apartman. Aynı yere Ata geldiğinde yere Yunan bayrağı serilerek ‘Çiğne Atam. Onlar öyle yaptı’ diyenlere: ‘’Kaldırın o bayrağı. Bayrak, bir milletin onurudur!’’ diyerek dünyaya onur dersi verdiği o yerde, bir pano vardır şimdi. Mor salkımlı evi vardır Ata’nın. Eşine ültimatom yazdırır terasta: ‘’Bu gemilerin burada ne işi var?!’ Şehri terk etmelerini emreder.Ve o gemiler, top atışlarıyle o mor salkımlı evi selamlayarak geçerler.

İzmir’in bir de Attila İlhanı vardır. Şairlerin en koyusu. Benliğinden taşan Cumhuriyet aydınlığını aklı başında her insanla paylaşan şairimiz. Büstü Karşıyaka’dadır.İskelede onun vapuru ve oturduğu üst kattaki o köşesi boştur. Aşıklar, onun büstü etrafında söyleşirler. Bir tarih hazinesinin içinde olmaktan daima mutludur İzmirli. Her adımını attığı yerden, tarih fışkırır. Tarih, daima o’na, mazisini fısıldar. Memleket meselelerinde, ilk önce sesi çıkan yerdir İzmir. Nineler, dedeler, tarihin izini buralarda sürerken, torunlarına yer göstere göstere buraların dokusunu dokurlar, halı gibi sererler çocuklarının önüne.Tarihin tekrarlanmaması için, ’’Geçmişini bilmek, irdelemek, yorumlamak, anlamak, olayları takip etmekle mümkündür. Zira acı bir tecrübesi vardır.

İzmirli, işgali yaşamıştır. İzmir’in kavakları vardır. Dökülür yaprakları. Tek tek tarih yüklüdür o yapraklar.Koskoca bir tarihin şahididir o kavaklar. Her yıl baharda yeniden yapraklanır o kavaklar.’’Bize de Çakıcı derler, yıkarız konakları..’’ Hep aynı şarkıdır söylenen. Yapraklarına tarihimiz yazılıdır. Manalıdır. O günleri hatırlatır bizlere hep. Tıpkı Bosna’daki Mostar Köprüsünün köşesindeki gibi: ‘’UNUTMA!’’ der, o yaprakların birer yüzleri. O yapraklar hiç tükenmeyecek!. O memleket aşkı da bitmeyecek!..

Muzaffer CELLEK

Bu yazı Milliyet Blog /Muzo sitesinden alıntıdır..

Yazının devamını okuyun...

Pekin Olimpiyatları Açılış Töreni

1

Saat: 13:04 | Yazar: Burak Doğan

Gerçekten inanılmazdı.. Görüntüler, havai fişekler, düşünceler.. Kimle konuştuysam, bir dakika bakmak için açanlar başından kalkamamışlar. Etkileyici bir gösteri, "Kuşyuvası" adında 4 senelik çalışma sonucunda oluşturulan stadda ancak bu şekilde sunulabilirdi diyorlar. Şehrin içinden stada ulaşan ve bundan önceki 28 olimpiyatı simgeleyen ayak izleri, geriye sayarken yapılan gösteri, bu geriye sayımdan önceki şov.. Yok yok, sözlerle anlaşılmaz, ancak izleyerek.. Etkilenmemek için ancak kendinizi sıkmanız lazım!










Yazının devamını okuyun...

Tecavüzcü Coşkun Diskoda!

5

Saat: 14:21 | Yazar: Burak Doğan



İzledikten sonra yorum yapmanın bile gereği olmadığını anlayacaksınız.. Tecavüzcü Coşkun'un mükemmel dansı, izleyenleri olduğu kadar, yerinde oturanalrıda büyülüyor:))
Yazının devamını okuyun...

İzmir'de Toplu Taşıma Tek Tarife

2

Saat: 12:08 | Yazar: Burak Doğan


Az önce yayınlanan bir yazılı açıklamayla, İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent içi toplu ulaşımda tek tarifeye geçerek, 1,5 saat içinde tüm toplu taşıma araçlarına ''limitsiz biniş hakkı'' getirdi. Bu açıklamaya göre, bu yılın başında yaygınlaştırılan ''zaman ayarlı aktarmalı sistem'' uygulamasıyla, 1,5 saat içinde toplu ulaşım araçlarına ikinci binişleri yüzde 50 indirimli yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi, şimdi de ''tek tarife'' uygulamasına giderek vatandaşlara 1,5 saat içinde ''limitsiz biniş'' hakkı getirmiş. Tüm şehir içi hatlarda tam binişi 1,35 YTL, indirimli binişi ise 0,67 YTL olarak belirleyen Büyükşehir Belediyesi, buna karşılık ikinci ve sonraki bütün binişleri ücretsiz yapmış. Böylece hem çoklu biniş yapan vatandaşların bütçesine ek destek sağlanacağı, hem de duraklar ve otobüslerdeki yığılmaların büyük ölçüde önleneceği açıklanmış.

Daha önce ikinci binişle birlikte 1,50 YTL ya da 1,80 YTL ödemek zorunda kalan İzmirliler, ücretsiz ikinci binişler sayesinde yüzde 10 ile yüzde 25 arasında daha az para ödeyecek. 90 dakika içinde iki toplu ulaşım aracı kullanan öğrenci ve öğretmenler de toplam 0,87 YTL yerine, yeni düzenlemeyle 0,67 YTL ödeyecek. Öğrenci ve öğretmenler 1,5 saat içinde istediği toplu ulaşım aracına da ücretsiz binebilecek. Yeni uygulamayla aktarma hatları kaldırılırken, metro ve vapur seferleri de dahil olmak üzere şehir içindeki tüm hatların ücreti 1,35 YTL olarak sabitlendi. İlçe ve beldelerle şehir merkezi arasındaki ulaşımda da mevcut ilçe tarifesinden sonra 1,5 saat içindeki tüm binişler yine ücretsiz yapılacak. Şehir içi toplu ulaşımdaki yeni uygulama 11 Ağustos Pazartesi gününden itibaren geçerli olacak.
Yazının devamını okuyun...

2 Gün..

0

Saat: 16:19 | Yazar: Burak Doğan

2 Gündür, sürekli okuyorum, sürekli daha çok canım sıkılıyor bu memleketimde yaşananlardan.. Oturup size teker teker yazmaya kalksam, kendi içimi daha çok sıkıcam resmen. O yüzden ilk kez başlıkları vereyim, bir kere daha siz okuyun, bir kez daha düşünün istedim. Çünkü artık düşünecek halim kalmadı... Yurdum insanının bu yanıda bambaşka..

"Bizim çocuklarımız baleye gitmiyor, diskoya bara gitmiyor,köpük banyosunda ölmüyor" diyebilen bir baba.. Burada..

"Yangının iyi tarafı kene kalmadı" diyebilen bir Orman Genel Müdür Yardımcısı.. Burada..

Türbanın faturasını ödeyen bir Profesör.. Zamanında Ahmet Necdet Sezer 2. ve 3. sıradaki Rektörleri atadı diye ortalığı ayağa kaldıranların sadece bıyık altından gülüşleri ve en ufak ses çıkarmayışı.. Demokrat geçinenlerin aynaya bakma zamanı geldiğini anlamalarının zamanı.. Profesörün açıklamaları burada, Fatih Altaylı'nın yorumu burada..

Bir önceki sezon Liverpool'a 8-0 mağlup olan Beşiktaş'ın bu sene yeni formaları 08.08.2008'de saat 8'deki defileyle yapması.. Burada..

Model model insanımız var, buyrun burdan yakın..
Yazının devamını okuyun...

7 Haneli Arama Yasak!

7

Saat: 13:45 | Yazar: Burak Doğan

Numara taşınabilirliği kesinleştikten sonra, yavaş yavaş kampanyalar hızlandı, ve herkes birbiriyle kendini kıyaslamaya başladı.. Hatta bir kaç yazı önce, Turkcell'in ilk kez kendisini diğer firmalarla karşılaştırdığını ve Genel Müdür Yardımcısının yarım saatlik bir açıklama yaptığını söylemiş, üzerine videosunu vermiştim. Bunlar zaten, az önce belirttiğim gibi, 3G ihalesinin ilk yapıldığı günden bugüne geçen süreçte yaşananların bir aynası. Bu ihaleye girmek istemeyen Vodafone ve Avea'nın (Turkcell'in tekelleşme yarattığını söylüyorlardı) numara taşınabilirliği olmadan 3G ihalesine girmeyeceği ve bu ihaleyi iptal ettireceği belliydi. Ve sonuçta durum istediklerine geldi, Kasımda numara taşınabilirliği başlıyor ve en çok istenen değişiklik gerçekleşmiş oluyor.

2 gün önce, 532 ile başlayan kendi telefonumdan, yine telefonu 532 ile başlayan bir tanıdığımı "532" çevirmeden direk 7 haneli olarak aramak istedim. Bundan önce, bu şekilde arama yapmak istediğinizde, eğer ilk 3 rakamınız aynıysa birbirinizi arayabiliyordunuz. Ama artık, bu aramayı yaptığınızda Turkcell size "1 Eylül'den itibaren 7 numara ile arama kullanılmayacaktır" dedikten sonra aramanızı iptal ediyor. Ne diyelim, artık hepimizin beklediği numara taşınabilirliği ve 3G yakın zamanda kullanılabilecek hale geliyor demek ki. Sonunda başardık. Hadi bakalım servis sağlayıcıları, indirin fiyatları..
Yazının devamını okuyun...

İzmir Kordon..

1

Saat: 12:44 | Yazar: Burak Doğan

Belki özleyenler vardır, uzaklarda olanlar.. Gevreği, Domatı, Çiğdemi, Boyozu özleyenler vardır.. Onlarla paylaşmak geldi içimden..
Yazının devamını okuyun...

Şampiyon Doğrudan Katılacak

0

Saat: 12:27 | Yazar: Burak Doğan


Az önce çeşitli yerlerde okuduğum habere göre, önümüzdeki seneden itibaren UEFA, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası'nda bazı değişikliklere gidiyor. İlk önce Şampiyonlar Ligi'nden başlayalım.

Şampiyonlar Ligi’nin genel yapısında temel bir değişiklik yok ve eleme turlarının ardından gruplarda 32 takım 4’erli 8 grupta mücadele edecek. Ancak gruplara doğrudan katılan takım sayısı 16 yerine 22’ye çıkartılacak. Böylece UEFA sıralamasında 10 ve 12. basamaklar arasında yer alan ülkelerin şampiyonları, Şampiyonlar Ligi’nde gruplara doğrudan yani ön eleme oynamadan katılma hakkına sahip olacak.

UEFA Kupası’nda ise 1. tur ön elemeye dönüştürüldükten sonra 48 takım 4’erli 12 gruba bölünecek. Gruplarda ilk ikiye giren takımlar Şampiyonlar Ligi’nden gelen 8 takımla yollarına devam edecek. Statüdeki bu değişimin Türkiye’ye de önemli yansımaları olacak. Öncelikle UEFA klasmanında 11. sırada bulunan Türkiye’nin Avrupa kupalarına katılan takım sayısı 4’ten 5’e yükselecek.

Süper Lig şampiyonu, 2009-2010 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde gruplara ön eleme oynamadan doğrudan katılacak. Süper Lig ikincisi ise ikinci ön elemeden itibaren Şampiyonlar Ligi’nde yer alacak. UEFA Kupası’nda ise kupa şampiyonu 4. ön elemeden itibaren mücadele etmeye başlarken, lig üçüncüsü 3., lig dördüncüsü ise 2. ön elemeden itibaren Avrupa’da ter dökecek.

İşallah katılan takımlarımız, bu seneden itibaren Avrupa'da büyük başarılar elde ederlerde, Avrupa Kupaları'nda diğer büyük ligler gibi 3 takımla Şampiyonlar Ligi'ne 4 takımla UEFA Kupası'na katılırız..

Yazının devamını okuyun...