Rıdvan'dan Anderlecht Maçında Bombalar..

0

Saat: 12:48 | Yazar: Burak Doğan


Rıdvan Dilmen, Fenerbahçeli futbolseverlerin gönlünde taht kurmuş, Fenerbahçe takımında oynayabildiği sürede takımına en üst düzey katkıyı vermiş insandır. Aynı zamanda futbolcularda pek görmediğimiz efendiliği ve kaliteli kişiliği, tarafsız ve eşsiz yorumları ile Türkiyedeki tüm spor severler tarafından sevilen bir kişiliktir.

Futbolu bıraktıktan sonra, genç yaşta Fenerbahçe'nin başına gelmiş olması belki onun için en büyük handikaptır ama, "göreceli" başarısızlığı bile hiçkimsenin ona sevgisini bir parça bile azaltmamıştır, aksine haksız yere antrenörlükten alındığını düşünüp daha fazla sevgi gösterilerine maruz kalmıştır.

Rıdvan'ın Fenerbahçeli futbol severler tarafından özellikle sevilmesinin ana nedeni, yıllarca Fenerbahçe formasıyla başarılara imza atmış olmasına rağmen, "gönülden" Fenerbahçeli olmasıdır. Yıllar önce Sarıyer'de oynarken, ilk Galatasaray ile anlaşmış, ancak Fenerbahçeden gelen yarı fiyatlı teklife düşünmeden evet demiş ve gidip açık yüreklilikle Ergun Gürsoy'a durumu anlatmış ve aşık olduğu Fenerbahçe formasını sırtına geçirmiştir.

Yıllar sonra 31 yaşında, 8 sene giydiği Fenerbahçe Forması'nın ardından, takımda bir sorun yaşadığı tarihte, Şansal Büyüka ile yaptığı röportajda, nasıl bir Fenerbahçeli, nasıl bir Forma aşığı olduğunu görüyoruz ve gerçekten gözünden gelen yaşla, o hırsla top oynamak istemesini nasıl gösterdiğini görebiliyoruz. İşte o röportaj;



Bu Rıdvan, Fenerbahçe maçlarında yorum yaptığı sırada, ki yorumculuğu tartışılmaz derecede iyidir, bazen kendinden geçer, Fenerbahçeliliği durduramaz, yaptığı esprilerlede maça renk katar. Anderlecht maçında skor 1-0'ken diğer yorumcu Ömer Üründül'ün hakem hakkında yorumları sırasında, ev sahibine herhangi bir yardımda bulunmaması ve tarafsızlığını belirtmesi üzerine, bence yıllarca belleklerden silinmeyecek televizyon repliklerinden birini yarattı.

-Hocam baksana zaten hakemin ismi bile bizden diyerek, arkadaki spiker ve yorumcuların gülüşmelerini kulakalrımıza kadar getirmiştir. (Bu arada hakemin adı İsviçreli Massimo Busacca. Tabiiki herkes, spikerler dahil adamın adı Musakka diye telaffuz edince, bu duruma geldi:))

Rıdvanın hayatından kısa bir geçit ve son maçtaki güzel yorumundan bir anı geçtik.. Bakalım işallah Şampiyonlar Ligi maçlarında da bu kadar keyifli, bu kadar güzel maçlar geçiririz...

Yazının devamını okuyun...

Şampiyonlar Ligi Grupları ve Fikstür!

0

Saat: 10:16 | Yazar: Burak Doğan

Mükemmel bir ön eleme turundan sonra, her iki takımımızda şampiyonlar ligine katılmaya hak kazandı. Artık bu zamandan sonra konuşmamız gereken, gruplar, fikstürler, oynanacak maçlar ve takımlarımızın durumları.. Ön eleme turlarında Zürih'i 1-1 ve 2-0 ile geçen Beşiktaşı, Anderlecht'i de 1-0 ve 0-2 ile geçen Fenerbahçemi can-ı gönülden kutluyorum..

İlk önce çekilen kuralar sonrasında, bütün şampiyonlar ligi gruplarını bir sıralayalım..

A GRUBU
B GRUBU
C GRUBU
D GRUBU
Liverpool
Chelsea
Real Madrid
AC Milan
Porto
Valencia
Werder Bremen
Benfica
Marsilya
Schalke
Lazio
Celtic
Beşiktaş
Rosenborg
Olympiakos
Shakhtar







E GRUBU
F GRUBU
G GRUBU
H GRUBU
Barcelona
Man. United
Inter
Arsenal
Lyon
AS Roma
PSV Eindhoven
Sevilla / AEK
Stuttgart
Sporting Lizbon
CSKA Moskova
Steaua Bükreş
Rangers
Dinamo Kiev
Fenerbahçe
Slavia Prag


Gördüğümüz gibi, gruplarda kısmen daha az güçlü takımlarla eşleşti takımlarımız. B, C ve E gruplarına düşmemeleri büyük bir şans, UEFA ' ya gitmeleri bile büyük başarı olurdu bu gruplarda. Şimdide Fenerbahçe ve Beşiktaşın fikstürlerine bakalım;

19 Eylül 2007 Fenerbahçe - Inter
2 Ekim 2007 CSKA - Fenerbahçe
23 Ekim 2007 PSV - Fenerbahçe
7 Kasım 2007 Fenerbahçe - PSV
27 Kasım 2007 Inter - Fenerbahçe
12 Aralık 2007 Fenerbahçe - CSKA

Fenerbahçe'nin oynayacağı takımlar, Italya şampiyonu Inter, Hollanda'da son hafta şampiyonluğu kazanan PSV ve Rusya Şampiyonu CSKA Moskova. Interi zaten hepimiz biliyoruz. PSV ile geçen sene yine şampiyonlar liginde karşılaşan takımımız, içerideki maçı kazanmış, deplasmandada berabere kalmıştı. Takımda yine çok fazla bir değişiklik yok. CSKA ise, herkesin pek tanımadığı ama 2005 yılında UEFA kupasını almış bir takım. Ne olursa olsun iyi top oynuyorlar ve şu anda formlarının zirvelerindeler çünkü Rusya'da ligin bitmesine az bir süre kaldı ve liglerinde 2.ler. Fenerbahçe'nin fikstürü Beşiktaş'ın fikstüründen biraz daha sorunlu. Çünkü ilk 3 maçta Interle sahasında, sonra sırasıyla CSKA ve PSV ile deplasmanda oynayacak. Bu maçlardan puan çıkaramaması halinde moraller bozulacak, takımda huzursuzluk çıkacaktır diye düşünüyorum. Ancak, bu 3 maçtan şayet 3+ puan alınırsa, Fenerbahçe bu gruptan çıkar düşüncesindeyim. Özellikle son maç, Fenerbahçe'nin durumunu kesinleştirecek maç olacaktır.

18 Eylül 2007: Marsilya - Beşiktaş
03 Ekim 2007: Beşiktaş - Porto
24 Ekim 2007: Beşiktaş - Liverpool
06 Kasım 2007: Liverpool - Beşiktaş
28 Kasım 2007: Beşiktaş - Marsilya
11 Aralık 2007: Porto - Beşiktaş

Beşiktaşın oynayacağı rakipler ise Liverpool ( 3 senede 2 kez şampiyonlar Ligi finali, 1 Şampiyonlar Ligi kupası), formunun üst seviyesinde gezen bir Marsilya ve, Portekiz şampiyonu Porto. Özellikle Quaresma'nın yıldızlaştığı bu takım, bundan 3 sene önce Şampiyonlar Ligi'ni kazanarak, adından söz ettirmeyi fazlasıyla başarmıştı. Beşiktaş'ın fikstürü ise Fenerbahçeden biraz daha iyi. İlk 3 maçta Marsilya deplasmanından alınacak beraberlik ve içerideki Porto galibiyeti Beşiktaşa moral verir, Liverpool'dan 1 maçta puan almasını sağlarsa, Beşiktaşta gruptan en az UEFA'ya gider düşüncesindeyim. Ama ilk 2 maç çok çok önemli.

Gruplarda sonuçlar ne olursa olsun, Avrupada kayıpsız devam ediyoruz. Yıllar sonra 2 takımımız şampiyonlar liginde ve UEFA'da da dolu dizgin giden 2 takımımız var. Artık, kaybettiğimiz ülke puanlarını geri toplama ve başarı zamanı. Mutlaka ve mutlaka ülkemizden 1 takım şampiyonlar ligine direk katılabilmeli ve diğer takımda ön elemelerde seri başı olmalı. Artık bu başarıları sağlayabilecek kurumsal yapımız var ve herkes başarıları bekliyor.. Haydi Fenerbahçe, Haydi Beşiktaş..

Yazının devamını okuyun...

Hasankeyf Sular Altında Kalmasın

1

Saat: 09:55 | Yazar: Burak Doğan


Sıradan konulara sıradışı yaklaşım olan Az ve Öz blog her zaman irdelediği konuları takip ettiğim bir blog. Ve dün, gerçekten önemine çok inandığım bir konunun üzerine "az ve öz" bir yazı yazmış. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının bu bölgeye baraj yapmak istediğini ve Hasankeyf için nasıl bir çözüm önerdiği, üzerine Hasankeyf'ten bir manzara ve en son Çarşı grubunun Hasankeyf hakkındaki yorumu bulunan bu yazıya buradan ulaşabilirsiniz..

Hasankeyf Sular Altında Kalmasın, Herkes Bu Konuya Saygı Göstersin.. Tarihimizi, ellerimizle sulara gömmeyelim...
Yazının devamını okuyun...

Kamyon Oscarları!!

5

Saat: 16:40 | Yazar: Burak Doğan

Karayollarında görenleri hayrete düşüren ve kendine özgü bir "edebiyat" yaratan kamyon arkası yazıları bir yarışmaya esin kayanağı olmuş. Horoz Lojistik'in düzenlediği yarışmada 2000'li yılların yeni kamyon arkası yazıları belirlenmiş. Aralarında karikatürist Metin Üstündağ'ın da bulunduğu seçici kurul, 1 Haziran'da başlayıp 15 Ağustos'ta sona eren yarışmaya başvuran 5 bin 750 kamyon yazısını değerlendirmiş. Kazananlara ödülleri Horoz Lojistik'in 65'nci yıl kutlama etkinlikleri kapsamında verilecekmiş.

Ödülleri ise şu şaheserler kazanmış:

1. Kamyon Çeker 10-20 Ton, Canım Çeker Paris Hilton.( 2.lik daha çok yakışırdı gibi)

2. Hayatımı Yazsam Duble Yol Olur

3. Araman İçin İlla Hata mı Yapmam Gerekir! (Bence bu yaratıcılıkla 1. bu olmalıydı:))

Mansiyonlar:
*Küresel Isınmaya karşı Su Tankerlerine Geçiş Üstünüğü Verilsin
*İyi Mazot Selülit Yapmaz
*Gazla Uçabilirsin Ama Frenle Konamazsın (Buda 3. Olmalıydı bence)
*Bas Frene, Gaza, Debriyaja,
Götür Ver Parayı Vergiye Stopaja
*Ne Müslüm'den Ne Orhan'dan, Sevdiğim Tek Parça Yedek Parça!!

Yazının devamını okuyun...

Bir Genç Oyuncu Daha Sahalardan Kaydı.. Puerta!

0

Saat: 11:44 | Yazar: Burak Doğan

Eskiden bu tür haberleri duymazdık pek. Aslına bakarsanız yaşanmazdıda sanırım.. 22 yaşında genç bir futbolcu'nun, İspanya'da maçta kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesi.. İlk esaslı haber olarak bu maç sırasında kalp krizini Dünya Kupasında duymuştuk, o zamandan beri ardı ardına gelmeye başladı. Acaba eskiden bu kadar efor mu sarfedilmiyordu ya da artık spora karşı insanlar daha mı dayanıksız.. Sonuçta değişen bir şey yok, giden gitti, 22 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Tek çözüm, futbolcuların takımlarına imza atarken yapılanm sağlık kontrollerinin "tam anlamıyla" sağlık kontrolü olması. Yoksa bir anda ortaya çıkan bir şeye hiçkimse birşey yapamaz zaten.. İşallah bundan sonra bu şekilde hiçkimseyi kaybetmeyiz.. Futbol alemindeki herkesin başı sağolsun..


Yazının devamını okuyun...

Türkiye Futbol Federasyonu Rezilliği 2!

4

Saat: 11:25 | Yazar: Burak Doğan

Artık Türkiye Futbol Federasyonu'nda olanları anlayamıyoruz, anlayamayacağız ve sanırım bu Federasyonla hiçbir yere gidemeyiz. Bu kadar mı kullanılır özerklik denilen kavram ve başına buyrukluk verir insana.. Bu olaylar nereye kadar gidecek ki?

Düşünün 2 takım maç yapıyor. Evsahibi takım malup, maçın bitmesine 1 dakika var, sahaya seyirciler iniyor, oyuncuları dövemeye başlıyor, güvenlik görevlileri yetersiz kalıyor ve hakem maçı tatil ediyor. Buraya kadar herşey normal. Disiplin kurulu çıkıp ev sahibi takıma 5 maç ceza veriyor, ki Galatasaraya verilen ceza ile karşılaştırıldığında az bile ama bunada tamam diyoruz, ama futbol federasyonu gayet açık olan UEFA kurallarını hiçe sayıp maçı tekrar etmeye karar veriyor! Yahu böyle bir saçmalık var mı?? Bildiğin evsahibi takım adına maç 3-0 hükmen malup sayılır ve geçer gidersin. Peki TFF'nun bu kararı almasındaki güç kim ve madem öyle suçlu kim?

Suçlu tabiiki hakem.. Çünkü maçı tatil etti!! Hakemin lisansını yırtacaklar!! Dünyanın hiçbir yerinde böyle saçma olaylar olmaz. Hakem, oyuncuların ve kendi can sağlığını düşünerek bu hareketi yapmıştır ve doğru yapmıştır. Allah aşkına nasıl maç tekrar edilir?? Bundan bir kaç sene önce aynısı Danimarka milli takımının maçında oldu, seyirci sahaya girip hakemi tokatladı, hakem içeriye girdi, maç 3-0 karşı takıma yazıldı, üstüne Danimarka Futbol Federasyonu yazılı bir açıklamayla "özür diledi". İşte medeniyet budur..

Bundan sonra bu karar, örnek teşkil edicek. Hangi takım malup olsa sahaya seyirciler girecek, takım ceza alacak ama belkide hayati değerdeki maç tekrar oynanacak. Böyle saçma kararlara nasıl imza atabiliyor Türkiye Futbol Federasyonu?? Acaba, Haluk Ulusoy, arkasında tek güçl olarak kalan Trabzonspor'u da kaybetmemek için mi bunu yapıyor.. Eğer böyleyse bu lig nasıl bitecek...


Yazının devamını okuyun...

Reci's Apropo Çeşme

0

Saat: 10:34 | Yazar: Burak Doğan

Dün akşam, Çeşme'nin son yıllardaki Alaçatı ile beraber yükselen yıldızı Yıldızburnu'nda, Reci's Apropo Restauranttaydım.. Yanlış hatırlamıyorsam bundan 5 sene önce ilk defa açılan Apropo, "İzmir Reci's" in bir şubesi ama Alsancaktaki Reci's ten çok farklı bir menüsü ve ortamı var.

Yıldızburnu, Çeşme'de Ilıcada bir mevkii. Kumrucuların olduğu yerden yürüyerek 2 dakika. Ancak Ilıca Plajına doğru değil, sahil kenarından diğer tarafa doğru yürümeniz gerekiyor. Zaten karşınızdaki Avrupai Cafe çizgilerinden Yıldızburnuna geldiğinizi anlamak çok zor olmuyor. Ufak bir koy şeklinde, deniz kenarına cafelerin masalar koydukları, trafiğe kapalı bir yol. Daha çok eski yalıların cafelere çevrilmesiyle oluşmuş hafif Çeşme esintisine sahip deniz kenarı bir yer..

Apropo'da aynen bu yolun sonunda bulunuyor.. Sonunda olması, kendisine ait bir sessizlik, fazla gürültülü olmayan ve fazlasıyla deniz kenarı bir ortam yaratıyor. Önceden sadece yalının üst katına servis yapılıp güzel düzenli masalar varken, artık tamamen deniz kenarınada konmuş masalar var. Deniz kenarı dediğime bakmayın, denizin içi resmen, düşmemek için uğraş bile sarfediyorsunuz bazen. Çünkü aradaki mesafe bildiğiniz 20 cm:)

Deniz kenarına masalar konmadan önce, İtalyanvari bir şekilde lezzetlerini sunan Apropo, deniz kenarınada taşınınca (arada sadece 5 metre var, yanlış anlaşılmak istemem, sadece yemekler 5 mt taşınıyor mutfaktan) birde işin içine balık restaurantını sokmak istemişler. Normalde üst kat sadece İtalyan, deniz kenarı sadece balık için. Ama boşluk olursa aşağıda deniz kenarında güzel bir mantar soslu bonfile yiyebilirsiniz. Gerçekten etkileyici bir ortam sunuyor.

Menü soğuklar açısından devreye balıkta girince baya çeşitlenmiş. Ara sıcaklar yeterli, sıcaklarda gayet başarılı. Seçenek çok ve başarılı güzel şeyler. Tatlılar zaten Reci's in izmirdede yaptıklarıyla aynı doğrultuda süper şeyler. İçecekler kısmıda ağzına kadar dolu gayet başarılı. Yemeği söyledikten sonra bakıyorsunuz keyfinize yani..

Hele birde, Dolunayı yakaladıysanız, o denizde, o manzarada yakamoz inanılmaz oluyor.. O manzarada insana ne yese güzel gelir belki ama, mantar soslu bonfileyi gerçekten beğendim. Serviste çok güzeldi, ellerine sağlık Reci's, ellerine sağlık Apropo...

Not: Reci's Güzelyalı ve Bostanlı'nın, esas Reci's in ilk yeri olan Alsancak ve Apropo'dan farklı kişiler olduğunu biliyorum. Bu yüzden, gerçek Reci's in internette herhangi bir görseline ve sitesine ulaşamadığım için, sizi kaynaksız ve resimsiz bırakıyorum. Bu seferlik kusuruma bakmayın...
Yazının devamını okuyun...

Air Motion By Microsoft! Bende İstiyorum!!

2

Saat: 17:21 | Yazar: Burak Doğan


Ben, Commodore 64 gençliğinden bir sonraki nesilim.. Ortaokul 2'de IBM PC 100 bilgisayarı olanlardan hani.. O zamanlara denk geliyorum yarım yamalak.. Yani ilk oynadığım oyunlar 3 disketli NBA Jam ve benzerleri.

Hep düşünürdüm bu bilgisayarlardan oyun oynarken adam akıllı bir oyun çubuğu (joystick) ile oyunlara tam adapte olabilecek miyim diye.. Mesela atari salonlarındaki Street Fighter için yapılmış kollar falan mükemmeldi ama bilgisayarla oynanıcak hailde yoktu ya.. Ardından Colin McRae 2 oyunu çıktığında Microsoft Sidewinder olayını ortaya attı.. Mükemmel bir direksiyon, titreşim ve bitmeyen geceler.. Sabahlara kadar günlerce "split screen" turnuvalar.. Tadından yenmiyordu.

Derken olaya konsollar girmeye başladı. PS 1 - 2 - 3 kolları birbirine yakın, XBox'ta onun bir türeviydi. Sadece yenilik getiren Nintendo Wii 'ydi, onunla kııç kalkan bile oynar hale geldik yani.. Her türlü oyuna adapte olabilme özelliği etkilemişti bizi ve dünyada hala lider konumdaki oyun konsoluda bu..

Ama birazdan görüntülerini izleyeceğiniz aygıt, Microsoft'un herkese sunduğu bir olay! Yada sunacağı.. Şu anda ağzımı toplamakta güçlük çekiyorum çünkü hayallerimin "oyuncağı" kendisi. Onun nereye sığacağı, nereye konulacağı falan önemli değil şu anda benim için.. Onu bulmalıyım, almalıyım gerekirse evin baş köşesine salona falan koymalıyım.. Soranlarada koşu aleti falan derim.. Yerlerse artık..

Buyrun Kaynak, Yazı, Görüntü vs...


Yazının devamını okuyun...

Düğünde Gelin Damat Yerine Darülaceze'den 350 Kişi!

0

Saat: 16:49 | Yazar: Burak Doğan

Günlerden Cumartesi.. Yerde İstanbul'un en ünlü mekanlarından biri. Sabah'ın yazdığı habere göre, gelinle damat düğünden 3 gün önce kavga eder ve 80.000 YTL'lik düğünü iptal etmek için toplamda 50.000 YTL'nin cepten çıkması gerekmektedir. Esas olanlar bundan sonra başlar..

Damat, cozutur ve ha 50 milyar vermişim ha 80 milyar diyerek bu parayı ödemeyi kabul eder ve konuyu Vali Yardımcısına açar. Bu davetin yerinde, aynı menüyle aynı çalgıcılar :) vardır ama davetliler aynı değildir. Tamamı İstanbul ve çevresindeki çocuk esirgeme kurumları, Darülaceze ve kimsesizlerden oluşan bir grup gecenin keyfini çıkarmaya çalışmaktadır. Onlarda orda ne olduklarının farkında değildir ama, maksat gecenin tadını çıkarmaya çalışmak.

Vali Yardımcısınında 1 gün içinde bu kadar kişiyi oraya taşınması için seferber etmesini sağlamak çok kolay iş değil. Ama demekki oda inanmış bu projeye, oda farklılık yaratmak istemiş, onada teşekkür ederiz milletimiz adına..

Ve bu "projeyi" ortaya çıkaran kişi. Gerçekten helal olsun. Böyle bir zamanda böyle iki kareyi birbirine bağlayabilmek çok zor. Ortada ne gelin kalmış ne damat ne de huzur. Ama böyle bir zamanda, böyle bir hareketi düşünerek bunu yapan kişi gerçekten kalbi tertemiz, ihtiyaçlı kişileride düşünen, 1 gecelikte olsa onları mutlu etmek isteyen kişi olsa gerek. Tebrik ediyorum kendisini ben şahsen.. Memleketimizin her şekilde desteklenmesi, eğitim görmesine yardım edilmesi, yetiştirilmesi gereken insanları var.. Mesela bu akşamla 10 kimsesiz çocuk hedeflerini büyütmemişmidir..?

Kaynak: Sabah
Yazının devamını okuyun...

Forbes Dergisi "Güzel Konuşma Taktikleri"

0

Saat: 13:01 | Yazar: Burak Doğan

Forbes dergisi çeşitli şirket ve kuruluşların sözcülerinin güzel konuşma taktiklerini yazmış. Her ne kadar kim ne söylerse söylesin, bu sonuçta bir tecrübe işi, yapıldıkça daha fazla elde edilen deneyim durumu.. Kimileri sahneye konuşmaya çıkınca herkesi mezar taşı olarak düşünün der kimileride bunları der..

Floyd Abrams (Cahill Gordon Hukuk Bürosu avukatı): Çok fazla konuşursanız sıkıcı olursunuz ve tekdüzeliğe düşersiniz. Konuşmanızı sanki iki kişinin arasında geçen diyaloglara benzetin. Böylece jargon derdinden kurtulursunuz.

Ari Fleischer (Eski Beyaz Saray Basın Sekreteri): Konuşmanızı gazetelerin manşetten verdikleri haberlerde kullandıkları dile benzetin. Konuşmanıza ileriye dönük tahminler ekleyin, karşıtlık ilkesini kullanın ama gerçekçi araştırmalarla bunu destekleyin. Eğlendirici olun. Kalabalığa ulaşmak için gerekirse kendinizi aşağılayan anektodlara başvurun. Uzun konuşmayın. 40 dakikadan sonrası sıkar.

Jim Gill (Bryan Cave Hukuk Bürosu avukatı): Mizah her zaman geçerli bir yol. Ama taşı gediğine oturtmalısınız. Pot kırarsanız bir daha toparlamanız çok zor olur.

Erin Gruwell (Özgür Yazarlar Derneği'nin kurucusu): Salonda en çok sıkılmış görüntüsü veren kişiye odaklanın. Bu kişiyi canlandırabilirseniz geri kalan seyirciler de domino taşları gibi dökülecek.

Richard LaGravenese (Yönetmen ve senaryo yazarı): Konuşmanızı kağıda yazarak sahneye kitap gibi çıkmayın. Ufak notlar alarak daha çok doğaçlama yapmaya çalışın. O notlar zihninizde kıvılcımlar çaktırarak seyirciyi eğlendirecek hikayeler üretmenize yardımcı olacak. Böylece sahne heyecanı da duymazsınız.

Bob Kerrey (Eski Nebraska Valisi): Konuşmanız sırasında çok fazla kaptırmayın. Aralarda duraklayın yoksa seyirciler aceleniz olduğunu düşünerek onları ciddiye almadığınızı sanabilir.

Jack LaLanne (92 yaşındaki fitness gurusu): Bir konuya çok inanıyorsanız o zaman onu seyirciyi canlı tutarak ve inandırıcı aktarabilirsiniz. Mutlaka inandığınız ve içinizden gelerek konuşmalısınız.

Dick Rudder (Baker & McKenzie Hukuk Bürosu avukatı): Konuşmalarımda yasaların teknik kısımlarından bahsetmek zorundayım ve bu son derece sıkıcı. Bunların arasından sıyrılarak sık sık seyircinin arasına karışıp onlara sorular yönelterek atmosferi kaynatmaya çalışırım. Bunu yapabilirseniz odanın dinamiği değişir. Ama sakın sabah saatlerinde şaka yapmayın. Çünkü henüz yeterli kafeini almadıkları için bunu kaldıramayabilirler.

Kate White (Cosmopolitan Genel Yayın Yönetmeni): Konuşmanıza birleştirici bir teması olan etkileyici bir hikayeyle başlayın.

Tom Peders (Tom Peders şirketinin kurucusu): Ne zaman insanların karşısında bir konuşmaya başlasam John F. Kennedy'nin "Dünyayı değiştirecek şeyler söylemeyeceksiniz, çenenizi kapalı tutun" lafını hatırlarım.

Yazının devamını okuyun...

2008 Tatillerin Yılı!!

2

Saat: 13:57 | Yazar: Burak Doğan

2007 Yılının tatillerini birazcık zayıf geçiricez.. Gerek Ramazan gerek kurban bayramlarının her 2 günü Cumartesi ve Pazar günlerine denk geliyor. Yıllız izin tarihlerimizin üstüne, 14 gün fazladan tatil koymayı başaran bu tatiller, bu sene sadece cumartesi pazarlar hariç olarak 3 gün kazandıracak bize. Ama gelecek sene bu durum nasıl??

2008 Yılının ilk tatili yılbaşı.. 1 Ocak salıya denk geliyor ve Pazartesiyide bağlayabilenlere 4 günlük bir tatil.. Ardından 23 Nisan Çarşamba. İlköğretim okullarına Perşembede tatil edilir ve cumada benden size hediye:) Alın size 5 günlük başka bir tatil.. 19 Mayıs Pazartesi... 3 günlük ayrı bir tatil..

En şanssız tatil 30 Ağustos.. Oda Cumartesi günü. Ardından Ramazan Bayramı'nın arifesi P.tesi, tatilde salı, çarşambe ve perşembe.. İşte mükemmel 9 günlük tatil ( 30 Eylül, 1-2 Ekim) Bu tatilde iyice rahatladıktan sonra, size bir 9 günlük tatil daha.. Kurban Bayramı 8 Aralık Pazartesi 11 Aralık Perşembe arası.. Oooh keyif keka:)

Önümüzdeki sene, efsane bir tatil senesi.. Bu kadar rahatlatıcı haber olabilir mi.. Şimdiden dalalım tatil rüyalarına....
Yazının devamını okuyun...

12 Dev Adam'da Eksik Olan Ne?

4

Saat: 11:31 | Yazar: Burak Doğan

Efes Pilsen World Cup 6 bitti, her yerden Milli Takımımız hakkında yorumlar yapıldı, bunun üzerine bende yorum yapmasam olmazdı tabi..

Japonya'da 6. olan milli takımımız, Memo ile Hido davasından bi darbe yemiş, ama bu mevzu ile beraber gazı da almıştı. Bununla beraber ortaya bir Engin Atsür kazancıda çıkmıştı, ama hala milli takımı kaldırabilecek durumda değildi, zaten Amerikada NCAA'de oynadığını duymuştuk.

Bu turnuvada, önce Letonya, ardından Hırvatista, Sırbistan ve finaldede tekrar Hırvatistanla oynadık Avrupa Şamopiyonasından 10 gün önce... Ve tabiiki takımımız hakkında görüş sunma olanağı verdi bize.. Bir kere herkesin gördüğü, ortada bir guard sorunu olduğu.. Herşeyi geçtim, 3 orta kalite genç guardımız var ve hangisini garanti oynatıcaz bilemiyoruz ama sorumluluğu alacak, deneyimli bir guardımız yok kadroda. Ama Kerem Tunçeri neden evde oturuyor??

Kerem Tunçeri, bu sezon, İspanya'da şampiyon olan takımda, finallerin MVP'si seçildi. Ve biz, Avrupa şampiyonasına İspanya'ya gidiyoruz. Bu kralın memleketine kralsız gitmeye benzer.. Adamı oynatmayacak olalım, kadroda olsun, İspanya dışındaki bütün maçlarda, seyirci üstünlüğü bize geçer diye düşünen bile yok. Hem, dünya şampiyonu olmuş ülkenin MVP'sinden konuşuyoruz burda..

Memo, Hido olayındada, geçen sene bir Serkan bir İbo çıkarken ortaya, takımdaki yıldız sayısı çoğaldı. NBA'de oynanan 1e 1 oyunlara alışmış olan bu ikili, burda ellerine top alıp oynadıklarında ya eleştiriliyorlar ya da atamasalar bile, alışkın oldukları "önemsememezlik" kavramını burda uygulayınca tepki alıyorlar. her ne kadar bütün dönem antremanlara katılmışda olsalar, takımın geçen seneki "hırslı" yapısına uyum sağlamamış görünüyorlar.

Bizim tek şansımız bu şampiyonada milli duygularımız.. Önde başladığımız, hırslı olduğumuz karşılaşmalarda, savunmayıda güçlü tuttuk mu, gazımızla beraber o maçı götürebiliyoruz ki Sırbistan maçı buna çok güzel bir örnekti.. İspanyada ise, NBA deki oyuncularımızın bize oyunsal katkılarından çok hırslı olmamaları negatif durum yaratacak ama bunuda tecrübeleriyle kapatmaya çalışacaklardır.. İspanyada ne olur derseniz, bence ilk 4 süper başarı olur derim..
Yazının devamını okuyun...

Avrupalı İzmir...

3

Saat: 11:14 | Yazar: Burak Doğan


Ve İzmir bir kez daha güne farklı bir şekilde uyandı.. Özellikle Kordonda oturan kişilerin ve esnafın anlam veremediği bu resimdeki görüntü, daha sonra ayrıntılar ortaya çıkınca İzmir'in medeniyetini ortaya koydu..

Efes World Cup 6'ya evsahipliği yapan İzmir, turnuvaya dans etmek üzere gelen Rus dansçıların sabah saatinde havlularını alıp kordondaki çimlerin üzerine serilmeleriyle güne farklı bir başlangıç yaptı. İlk önce çevre esnafın dikkatini çeken bu bayanlar, 2 saat boyunca kremlendiler, denizi uzaktanda olsa izlediler, muhabbet ettiler, güldüler eğlendiler ve yine geldikleri gibi sessiz sedasız gittiler..

Herhalde İzmiri ilk önce Antalya cinsi bir memleket zanneden Rus ablalar, 2 saat güneşlendikten sonra, mükemmel körfezimizden manzaraan başka bir şey bulamayacaklarını anlayınca kaldıkları otele geri dönmüşlerdir. Ancak önemli olan burada İzmir!in, İzmirli'nin tepkisi. Sabah saatlerinde gelen bu bayanların ne etrafında bir toplanma oldu, ne de kendilerine karışan kimse. Belkide 50 senedir Alsancaktan denize girilmiyor, dolayısıyla güneşlenen olmuyor ama bu olayı garipseyen kimsede çıkmıyor. Özellikle 2005 yılındaki Universiade'in İzmirde yapılmış olmasınında bunda etkisi olduğunu düşünüyorum.

Hatta bundan bir süre önce, Taksimde ağacın altına uzanmış 2 turistin belediye görevlilerince uzunca bir spoayla dürtülerek uyarıldığını hatırlayanlar, ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaktır..
Yazının devamını okuyun...

Formula 1 Türkiye "Özel" Kuralları

0

Saat: 10:34 | Yazar: Burak Doğan


Bildiğimiz gibi, ülkemiz bu hafta sonu Formula 1 arabalarının uğultularıyla şenlenicek. Bilmem kaç ülkeden gelen bilmem kaç medya mensubuda bu dünyaca ünlü yarışları izleyecek.. Formula 1 hakkında yazılacak konu elbet çok ama, elime gelen bir yazı ile irkildim önce, sonrada kendimden geçtim.. Bunu sizinlede paylaşmak istiyorum..

Formula 1 Türkiye "Özel" Kuralları;
Türk pilotlar araçlarının bagajlarında mangal bulunduramayacak.
• Otomobilde teyp ve anfi teşkilatı varsa söktürülecek, mini vantilatör, kafasını sallayan köpek ve dikiz aynalarında boş CD bulunduran pilotlar yarışa alınmayacak.
• Araçların arkasında yazılı bulunan "Canısı, Var Ya, Deli Yürek, BirDoyamadım Bir de Sabah Uykusuna, Günahkar Sokakların Tövbekar ÇocuğuMuhittin; O Şimdi Asker, Tertip İdris, Anan da sollardı" gibi ibareleracilen çıkartılacak.
• Pitstop anında (tamir bakım amaçlı kısa mola) teknik ekipten, "Usta gelmişken bir karbüratöre bakıver", ya da diferansiyelden ses geliyor, alt takımlara el atıver" gibi taleplerde bulunulmayacak.
• Ülkemize gelen hiçbir yabancı pilotun arabasına yaklaşıp, "Usta kaçyapıyo bu?", "Bizim Almanya´daki kayınçoda bunun aynısından vardı", Bunların ikinci elleri kaça gidiyo hoca" gibi sorular sorulmayacak.
• Start verildiği anda arkadan Daaaaat" diye kornayla uyarı yapılmayacak.
• Yarış sırasında yabancı pilotlarla çarpışmak suretiyle kaza yapan pilotlarımızın, "Trafik gelmeden yerinden kıpırdatmam arabayı", ya da "Sana sanayiden tanıdık bi ustanın kartını vereyim, git ona yaptır, faturayı ben hallederim" gibi yaklaşımlar göstermelerine kati surette izin verilmeyecek.

• Yabancı sigara reklamlarıyla birlikte, milli menfaatler uyarınca,sigara ve içkilerin yanı sıra Vefa Bozacısı gibi reklamlar alınabilecek. Ancak, yarış sırasında kesinlikle çay sigara içilmeyecek.
• Cam silici çocuklar pistten uzak tutulacak.
• Yine startta bekleyen arabaların arasına, trafik tıkalı zanneden sucu, kağıt helvacı, simitçi gibi seyyar satıcıların girerek sürücülere satış yapması engellenecek.
• Piste kati surette hız engelleyici tümsek konmayacak.
• Pitstoplarda duran otomobillere kapkaççıların yaklaşmasına izin verilmeyecek.
Otopark mafyasının, pistin etrafındaki 10 kilometre çapındaki alana girmesine kolluk kuvvetleri engel olacak.

Yazının devamını okuyun...

Leman'dan Tayyipler Aleminden Sonra Çizmeye Devam!!

10

Saat: 16:07 | Yazar: Burak Doğan

İlk önce yaptıkları kedi figürü ile Tayyip Erdoğan ile mahkemelik olan Leman çizerleri, bu karikatürden 1 hafta sonra Tayyipler Alemi adını verdikleri karikatür ile tekrar mahkemeik olmuşlar, üstüne üstlük birde tazminat ödemek zorunda kalmışlardı. Bu karikatürleri daha önce yazılarımda kullanmış ve üzerinde yorumlar yapmıştık. Ardından insanlar tarafından destek kampanyaları, düşünce özgürlüğü mevzularıda ortaya çıkınca ortalık baya karışmıştı.

22 Temmuz'un haftasında çıkan Leman sayısında tekrar "Çizmeye Devam" başlığıyla çıkan dergi, önümüzdeki TBMM Çalışma Dönemi boyunca karikatürlerine ara vermeden devam edeceklerinin sinyalini de vermişti. Bu hafta çıkan dergi ise bunun ilk örneği:

Cumhurbaşkanlığı seçim turlarında en çok tartışılan ve elbette bizimde tartıştığımız "kamusal alanda türban" tartışmaları süregelirken, bir kaç gündür, çeşitli yazılı ve görsel medyada çıkan türbanı stilize etmek konularına bir öneri olarak bu seçeneği sunmuşlar. Ve sanırım, o zamanki sorun yaşadıkları gibi devletin yöneticileriyle sorun yaşayacaklar..

Bundan 10 - 15 sene önce Başbakalarımızın, Cumhurbaşkanlarımızın karikatüleri çizildikçe memnun oldukları, hatta çizerleri çağırıp orjinal kopyasını istediklerini bile duymuştuk. Ama artık ülkemizde hoşgörü sözcüğünün, uzlaşma sözcüğünün, herkesi kucaklama sözcüklerinin sadece LAF ta kaldığını görüyoruz.. Biz 80 ler gençliği çok mu şanssızız?


Yazının devamını okuyun...

FHM'den Kamasutra Takvimi.. Dergilerde Sapıttı!

2

Saat: 14:08 | Yazar: Burak Doğan

Merkez Dağıtım bünyesinde bulunan, Türkiye Hakları GD Gazete Dergi Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi'nin elinde bulunan FHM dergisi, bu aralar yaptığı bir çalışmayla adından sıkça söz ettiriyor..

Geçen ay, derginin uluslararası sayısında 28 günlük bir takvim yayınlamış. Bu takvimdede, başlıktanda anlayabileceğiniz gibi her gün için farklı bir "Kamasutra" durumu kullanılmış. Ayrıca bu takvimdeki resimleri birleştirip birde Youtube'a video şeklinde sunmuşlar. İşin ilginç yanı ise, videoda bu durumları yaratan kişilerin, her normal ilişkideki gibi bir erkek ile bir bayanın değilde, iki bayanın olması..!!

Bu işin reklam kısmıydı.. Esas olarak irdelenmesi gereken konu ise, her geçen gün FHM gibi Esquire gibi kaliteli dergilerin "Erkek" dergisi olmaktan çıkıp neredeyse porno dergi haline gelmesi. Eskiden D&R'larda bile gayet açıkta satılan bu dergiler, şu anda Playboy dergisi gibi, kağıt ve içi görünmeyen torbaların içine konmaya başladı. Buda, artık biz Cosmopolitan gibi veya Marie Claire gibi bir dergi olmaktan çıktık, artık Porno dergi haline geldik demek bence.. Bu konudaki düşünceleri merak etmiyor değilim ama bu çeşit dergilerin sayıları gittikçe artmaya başladı.. Esquire, FHM, Boxer şu anda bu durumda olanlar. Adam akıllı erkek dergimiz olamıcak mı memleketimizde? Hepsinin kabında cıbıl hatunlar silsilesi görmek zorunda mıyız??
Yazının devamını okuyun...

Türbanı Stilize Etmek Sorunu Çözmez!

8

Saat: 13:28 | Yazar: Burak Doğan


Bu cümle, islamcı kadın yazar Nihal Bengisu Karaca tarafından söylenmiş.. Türbanı stilize etmek sorunu çözmezmiş çünkü zaten Türban sorun değilmiş. Kendisinin dediğine göre, Devletin Başı'nın eşi elbette düzgün giyimli ve düzenli olmalıymış ama Hayrünnisa hanım zaten düzenli, bakımlı, iyi giyimli bir insanmış. Dolayısıyla, stilize edilecek birşeyi giymesine gerek yokmuş, zaten her sene başörtüsününde modası değişiyormuş!! Zaten Hayrünnisa Hanım, böyle bir çalışma olmadığını, halinden çok memnun olduğunuda açıkça başka bir yerde belirtmiş. Kaynak

Bununla beraber, Sayın Tayyip Erdoğan'da biz taklitçi falan değiliz, ılımlı islam diye bir şey yoktur, İslam, islamdır ılımlısı falan olmaz buyurmuş..

Bundan seneler önce, Necmettin Erbakan'ın söylediği gibi, karşı devrim olacak, ama kanlı mı kansız mı olacak onu bilemiyoruz görüşünü hatırlıyoruz, bu yorumlar gazetelerde boy boy çıktıkça.. Başkomutanımız'ın eşinin türbanlı olması ihtimali, bizim nereye doğru gittiğimizin bir göstergesi.. Kamusal alana girdikten sonra zaten bunu kullanmak çok daha kolay herkes için.. Allah sonumuzu hayretsin!!...
Yazının devamını okuyun...

Çirkin Kadın Yoktur Az Votka Vardır

0

Saat: 11:43 | Yazar: Burak Doğan

Bugün yeni bir siteyle rastlaştım yolda, çok güzel bilgiler var içinde ve çok sade bir dille anlatılmış. Başlık olarak Parti nasıl yapılır seçilmiş ama genelde alkolün etkileri konu alınmış.

Siteye girdiğinizde, partinin kapısının zilini çalarak olaya dahil oluyorsunuz ve, konular anlatıldıkça saatler ilerliyor.. İşleniş bakımından, demolar, görüntüler, hareketli bölümler çok başarılı.. Sıralı başlıklarda şu şekilde;

1-Alkol aldığımızda vücudumuza neler oluyor
2-Alkol alınca neden daha mutlu oluyoruz
3-Alkol tarafından ne kadar kilo almamız sağlanıyor
4-Alkol hakkında yanlış bilinenler
5-Çirkin kadın yoktur az votka vardır felsefesi
6-Uyumamak için 3 altın öneri
7-Ertesi sabah etkileri

Bu siteyi gezdikten sonra eminim ki daha bilinçli bir şekilde alkol tüketicez ve en azından ne derece vücudumuzun etkilendiğini görücez ama, alkol almaya başladıktan sonra yine bunları düşünürmüyüz merak ediyorum..

Buyrun burdan alalım... How to Party!!
Yazının devamını okuyun...

Duş Alırken Kadın Erkek Farkı!

2

Saat: 18:23 | Yazar: Burak Doğan



Elbette türlü türlü yazılar okuyoruz kadın erkek farklarıyla ilgili. Her yerde bayanların olaylara farklı açılardan yaklaşmalarıyla erkeklerin yaklaşımları tartışılıyor. Üstüne çıkıp herkes haklı olarak yorum yapıyor. Aslında bu olayı basite indirgemek çok kolay.. Buyrun, burda, bir kadının duş almasıyla bir erkeğin duş alması arasındaki farkları izleyin.. Çıkarılacak gerçekten o kadar çok sonuç var ki.. Hem izleyelim gülelimde:)



Yazının devamını okuyun...

"Dizinize Vuracaksınız" imza: Bekir Coşkun

2

Saat: 11:27 | Yazar: Burak Doğan

Aynı şeyi dün düşündüm.. Nasıl bir hızdır, nasıl bir koşuşturmacadır, nasıl bir tur atmadır böyle.. Sayın Abdullah Gül'ün attığı turlar.. Kimlerle görüşmedi ki.. Maşşallah tüm Türkiyeyi dolaştı bir kaç gündür.. Bütün ağır topları.. Ve bunun üstüne yapılan yorumlar hep Bekir Coşkun'un dediği gibiydi. "TOBB’a laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağını anlatan Gül, daha sonra TİSK’e de laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağını anlattıktan sonra, laikliğe ve anayasa bağlı kalacağını anlatmak üzere TÜSİAD’a geçti..."

Yazının bütünlüğünü bozmamak için tamamını yayınlıyorum. Hürriyet'in Emin Çölaşan ayrıldığından beri 150.000 tiraj kaybetmesinden sonra, Bekir Coşkun'u da elinden kaçırabilme ihtimalini düşünemiyorum. Bütün İzmirde Hürriyetler, gazete bayilerinde öbek öbek yatıyor ve akşamları geri gidiyor.. Aydın Doğan'ın tekeline, dolayısıyla aynı yönde olan TMSF ve Hükümet'in medya tekeline darbe vurmaya İzmir'den başladık.. Artık Hürriyet okumak, Kanal D izlemek yok bizde Tayyip Erdoğan'a sorulacak çanak sorular için.. Vatan ve Kanal Türk şimdilik elimizde kalanlar.. Hep söylüyorum: İşallah daha kötüye gitmeyiz.. Buyrun Bekir Coşkun'un yazısına..


NE kadar hızlı tur attı..

Ben Cumhurbaşkanı olacak Abdullah Gül kadar hızlı tur atan siyasetçi görmedim:
MHP, DTP, bağımsızlar, BBP, Hak-İş, Türk-İş, DİSK, Memur-Sen, TOBB, Ziraat Odaları Birliği...
Tam durdu-duracak gibi olurken...
TİSK, TÜSİAD, MÜSİAD, Barolar...
Yani o motorlu pizza dağıtıcısı Abdullah Gül’ü yakalayamaz.

*
Cumhurbaşkanı adayı, cumhurbaşkanı olduğunda "laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağını" kapı kapı dolaşıp anlatma gereğini duyuyor.
Size tuhaf gelmiyor mu?..
Doğal değil midir bir cumhurbaşkanının "laikliğe ve anayasaya bağlı" kalması? Kapı kapı gezip "Ben laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağım" diye anlatmasına gerek var mıdır?
Arkasında canlı yayın arabaları:
"TOBB’a laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağını anlatan Gül, daha sonra TİSK’e de laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağını anlattıktan sonra, laikliğe ve anayasa bağlı kalacağını anlatmak üzere TÜSİAD’a geçti..."

*
Ama ne yapacaksınız.
Laik cumhuriyete karşı başlatılan karşı devrimin ikinci aşamasındayız.
"İktidar olmaktan", "devlet olma" aşamasına geçmek için işte son bir-iki günü izliyorsunuz sadece.
TBMM’de bir oylama, bir göstermelik yemin, bir tören, o kadar...
Hiç kimse; düne kadar Atatürk, laiklik, cumhuriyet, devrim yasaları için ağzına geleni söylemiş ve Dışişleri Bakanı olduğu zaman dahi "tesettür isterim" diye kendi devletini AİHM’ye vermiş birisinin bir anda değişip "laikliğe ve anayasa bağlı kalacağına" inanmaz.
Bu olmaz...

*
Yakında Türkiye’nin "dinci ülke" olduğunu siz de daha iyi görüp, daha iyi anlayacaksınız.
Dönüp arkanızı baktığınızda...
Uygar dünyadan dışlanıp, çağdaş toplumlara imrenip, kendinizi bir Arap ülkesinde hissettiğinizde...
Molla Türkiye’yi kendine benzettiğinde...
Bu cennet kadar güzel ülkenin ne hale geldiğini gördüğünüzde...

Vuracaksınız dizinize...

Yazının devamını okuyun...

Jetset Dedikleri Bu mu? Aman Allahım..

0

Saat: 10:14 | Yazar: Burak Doğan

Elime geçen gün, ETS Turizm tarafından hazırlanmış Jetset - Türkiye'nin lüks tatil acentası tur operatörü - kitapçığı geçti.. Meğersem bizim dünya üzerinde görmediğimiz, cennet köşesi diye adlandırılan ne yerler varmış.. Karayipler, Maldivler vs isimleri duyduğumuzda "denize girmeye sıcak yerlere giden ünlüler" kervanından başka aklımıza bir şey gelmezdi. Çünkü o sırada Türkiyede kış olur, soğuk olur, memleketimiz zenginleride sıcak ülkelere göç ederlerdi, bizde o şekilde düşünmek zorunda bırakılırdık. Ama işe birde şu yönden bakmak lazım;

Bali - Phuket - Maldivler - Seyşeller - Mauritius - Fransız Polinezyası (sitede gördüğüm gibi yazıyorum) diye, adını yarım yamalak bildiğimiz ama girişimci insanların denizin içine ev yaptıkları memleketler varmış.. Mesela Mauritius'a vize yokmuş, ulaşım gidiş geliş belli günlerde ülkemizden varmış ve fiyatlar 7 gün için 1999€ - 3699€ (kişi başı) arasındaymış.. Ama resimleri görmeniz lazım..

Ya da 3949€'ya kadar olan fiyatlarla Seyşellere gitmek isterseniz, 9 saat ortalama aktarmalı uçuş varmış ve en sıcak ve rüzgarsız aylar Kasım - Nisan aylarıymış.. Ve vize tabiiki yok.

Son bir örnekte Maldivdeki su üzerine kurulmuş villalardan, yine 7 günlük bir turla, adanıza sürat teknesi veya deniz uçağı ile giderek, yarı açık banyonuzda kalıp 4199€ ödeyebilirsiniz kişi başı hemde vizesiz..

Daha fazla resim, bilgi, fiyat için Jetset'in sitesine bakabilir, rüyalara dalabilirsiniz...
Yazının devamını okuyun...

ve Göztepe'yi Altınbaş Aldı..

0

Saat: 15:03 | Yazar: Burak Doğan

ve sonunda Atletico Madrid'e 3 atan, senelerce Türkiye Profesyonel Ligi'nde başrollerde oynayan Göztepe, bugün TMSF tarafından açık arttırmayla satışa çıkarıldı ve 1 milyon 305 bin YTL'ye Assos Perakende Mağazacılık ve Sportif Hizmetleri A.Ş.'ne (Altınbaş Holding) satıldı. Haberin ayrıntıları ise burada..

TMSF, Bilgin Grubu borçlarından dolayı devraldığı Göztepespor'un Ticari ve İktisadi Bütünlüğünü 110 bin YTL muhammen bedelle satışa çıkardı. İhalede en yüksek teklifi, 1 milyon 305 bin YTL ile Assos Perakende Mağazacılık ve Sportif Hizmetleri A.Ş. verdi.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) Bilgin Grubu borçlarından dolayı devraldığı Göztepespor'un Ticari ve İktisadi Bütünlüğü, muhammen bedelinin yaklaşık 12 katı fiyatla Altınbaş Holding iştiraki Assos Perakende Mağazacılık ve Sportif Hizmetleri A.Ş'ye ihale edildi. TMSF'nin 110 bin YTL muhammen bedelle satışa çıkardığı Göztepespor Ticari ve İktisadi Bütünlüğü ihalesinde Öz Göztepe Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş, Assos Perakende Mağazacılık ve Sportif Hizm. A.Ş, Erato Kongre Seminer Org. İletişim A.Ş, Göztepe Danışmanlık İşl. Ve Spor Hizm. Tic. A.Ş. ile Yiğit Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş'den oluşan 5 firma kapalı zarfla tekliflerini verdi. Öz Göztepe Sportif'in 151 bin YTL, Göztepe Danışmanlık'ın 280 bin YTL, Yiğit Sportif'in 400 bin YTL, Assos Perakende'nin 500 bin YTL ve Erato Kongre'nin 531 bin 500 YTL teklif sunduğu ihalede, en yüksek teklifi veren 3 firma açık artırmaya katıldı. 531 bin 500 YTL ile başlayan açık artırmada, yaklaşık 60 artırım yapıldı. Assos Perakende ve Yiğit Sportif arasında devam eden artırıma, ara ara yüksek artırımları ile Erato Kongre de katıldı. 3 kez molanın kullanıldığı ihalede en yüksek teklifi 1 milyon 305 bin YTL ile Altınbaş Holding iştiraki Assos Perakende Mağazacılık ve Sportif Hizmetleri A.Ş. verdi.

'HERKESE HAYIRLI UĞURLU OLSUN'

Altınbaş Holding Mali İşler Grup Başkanı Hasan Yalçın, ihale sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Göztepespor'un büyüklüğünü bildiklerini, hak ettiği yere gelmesi için ellerinden geleni yapacaklarını ve camiayı bütünleştirici bir tavır içinde olacaklarını belirterek, şunları kaydetti: 'Buna hiç kimsenin şüphesi olmasın. En temel amacımızı Göztepe'yi hak ettiği yere getirmek. Zaman içinde yaptıklarımızla da bu söylediklerimizin ne kadar gerçekçi ve doğru olduğunu herkes görecek. Herkese hayırlı uğrulu olsun. Taraftarın tepkisinin olmaması lazım. Biz sporla da ilgileniyoruz. (Takıma yatırım yapma) buna hiç kimsenin şüphesi olmasın.' Göztepe Hizmet Derneği ikinci Başkanı Ali Çapacı da ihalenin hayırlı olması dileğinde bulunarak, 'Üzgünüz, keyfimiz kaçık, kaybettik, ama bu dünyanın sonu değil. Biz de İstanbul firmasının almasını istemiyorduk. Biz camiayız, ancak diğerleri ticaret için Göztepesporu almak istiyordu' dedi. Çapacı, Göztepespor'un ihalesine taraftarların 1 YTL'den 500 YTL'ye kadar büyük miktarlarda desteği bulunduğunu ifade etti. Bu arada ihale öncesinde TMSF'nin bulunduğu caddenin her iki tarafında toplanan ve üzerlerinde 'Göztepe bizimdir' yazılı tişörtler bulunan 150'yi aşkın taraftar, 'Et tırnaktan ayrılmaz', 'İzmir Göztepe'dir' ve 'Bizim olanı almaya geldik' şekline pankartlar taşıdı. Grup, sık sık 'Göztepe bizimdir bizim kalacak' şeklinde slogan da attı. TMSF çevresinde güvenlik önlemi alınırken, taraftar gruplarının çalışmaları sonucu bir araya gelen derneklerin desteği ile kurulan Göztepe Danışmanlık İşletme ve Spor Hizmetleri Ticaret A.Ş. yöneticileri ile TMSF önünde bekleyen taraftarlar arasında ihale sonrası tartışma yaşandı.


Yazının devamını okuyun...

Mezzaluna Restaurant Çeşme

3

Saat: 12:38 | Yazar: Burak Doğan


Daha öncede yazdığım gibi, Cumartesi günü doğumgünümdü.. Tekrar burdan doğumgünümü kutlayan, varlığını hissettiren, hatırlayan arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Hatırlamayanlarada kızamam, çünkü bende hiç hatırlamam, atlarım hep:)) Neyse..

Doğumgünümün gecesi, Çeşme'nin Ayayorgi koyunda, Granada'nın içinde açılmış olan, İstanbul'da da şubesi olan Mezzaluna'da yemek yiyelim dedik dostlarımla.. O mükemmel manzarada yenilen yemeğin önce artılarını sonrada eksilerini paylaşayım sizlerle..

Yemeğe gitmeden 2 gün önce yer ayırtılmıştı zaten. Dolayısıyla, muhteşem manzarası olan Ayayorgi koyunda, denize 20 cm mesafeden oturup manzaranın keyfine bakmaya başladık. Bir baştan bir başa Ayayorgi koyu, Shayna, Paparazzi, Sole Mare ve Granada ile çok güzel bir ışık topluluğu yaratmış durumda.. Hele hafif esinti ile, çok sıcaktanda kurtulmuş, yerimizde mükemmel muhabbetler döndürüyorduk..

Soğuklar az başarılı, şarap (kendiniz seçince haliyle) başarılı, ara sıcaklar orta halli, yemekler ise başarısızdı. Gelen 6 yemeğin 6 sıda soğuktu. Ve yemekler soğuk geldiğinde alınıp, 2 dakika mikroda ısıtılıp geri getirildi.. Bu kadar.. Muhtemelen her akşam dolu olduğu için kapasite arttırıldıkça arttırılmış, sandalyeler bütün Granada'nın tahta iskelesini dolduracak kadar çoğalmış ve servis gittikçe düşüşe geçmiş. Çalışan sayısıda muhtemelen az olunca dahada beter hale gelmiş ve insanlar isyan eder hale gelmiş.

2 gündür tanıdıklarıma ne zaman Mezzaluna desem, çok kötüymüş değil mi seslerini duyuyorum. İşallah yakın zamanda düzeltirler. İzmir'de Konak Pier'deki şubeleri gerçekten çok başarılıyken, Çeşme'nin bu hale gelmesi yazık. Manzara bu kadar güzelken, mekan bu kadar güzelken, insan yediklerinden leyif alamayınca, gerçekten çok hoş düşüncelerle ordan ayrılmıyor..
Yazının devamını okuyun...

Uçak Kaçırıldı Tamam Ama Pilot Neden Kaçtı!!

6

Saat: 13:04 | Yazar: Burak Doğan

Bu yazı gerçekten çok kısa olacak.. Ama merak etmeden duramıyorum. Bravo, uçağımız kaçırılmış, Ercan Havaalanından kalkmış vs vs buraları önemli değil. Merak ettiğim konu apayrı.

Benim bildiğim uçaktaki pilotların görevi, en başta yolcuların can güvenliğini sağlamaktır. Ya da ben mi yanlış biliyorum?? Koskoca kaptan uçağı Antalya'ya indir yakıt ikmali yapıcam diye, ondan sonra kokpit camından kaç :s Tabiiki korsanlar kokpit kapısını açamamışlar ve bir sorun olduğu belli. Ama kaptan 2 hostese 134 kişiyi emanet edip uçaktan nasıl kaçar? BU bir taktik midir, yada bu bir taktikse biz bunu daha önce neden duymadık, görmedik.. Merak ediyorum, hatta gerçekten çok merak ediyorum.. Açıklasa ya biri bunu bana..
Yazının devamını okuyun...

Heroes Sezon 2 Promo!

0

Saat: 11:49 | Yazar: Burak Doğan

İşte Heroes'un 2. sezonu yaklaşırken ortaya çıkan bir video.. NBC'nin 28 Eylül'de 2. sezona başlayacağını açıkladığı Heroes'ın promosu yayınlanır yayınlanmaz nete düştü, nete düştükten sonrada buraya düştü tabiiki.. Buyrun beraber izleyelim..

Yazının devamını okuyun...

Doğum Günüm - 100. Yazım Aynı Güne Denk Gelirse..

4

Saat: 10:07 | Yazar: Burak Doğan

Bugün 18 Ağustos 2007.. Tabiiki 18 Ağustos 1983 akşamüstü sularında doğmuş birisi olarak birşeyler ifade ediyor:)

Doğduğumdan bugüne, dile kolay 25 yıl geçmiş.. İzmir Hatay, Hürriyet Parkı Civarı, Murat Reis İlköğretim Okulu bahçesi, Kılıçreis Parkı ve İzmirspor Köprüsü altındaki ataricilerle başlayan hayat, Orta 2. sınıfta İzmirsporda basketbol oynamamla çok farklı bir yöne devam eder.. Zaten Necatibey İlköğretim Okulu'ndan Buca Anadolu Lisesi'ne geçmiş, artık Liseyi düşünüyordum.. Lise son Sonuç Dershanesi yılı ve Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler'e giriş yaptığım yılla beraber Leo'ya başladığım zamanlar çakışır. Üniversite yıllarıda ordan oraya koşuşturmaca.. Onuda bitirdikten sonra, daha dün kayıt olduğum E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yüksek Lisans programına kayıt olmam ve hayatımın bundan sonra nasıl şekilleneceğini bilmemem...

18 Ağustos 1983'ten bugüne kadar, biraz önce anlattığım hayatımın parçalarımda iyi veya kötü yer alan, benim şu andaki yaşamımda geldiğim her yere desteğini göstererek benimle olan herkese çok teşekkür ederim. Burada isim yazmam gerekse öylesine uzun sürer ki..

Bu hayatın geri kalanını, şu anda kendini benim yanımda hisseden ve benim yanımda olan, tabiiki beni bu şekilde sonsuz mutlu eden kişilerle yaşamak istiyorum. Çünkü hayatıma verdikleri destekten, sevgiden, arkadaşlıklarından ve dostluklarından sonsuz mutluyum. Biliyorum ki en ufak sorunumda yanımda olacak "en sevdiklerim" var benim hayatımda.. Ve ben, "en sevdiklerim" ile her türlü sorunun üstesinden gelebilirim.. Sizleri çok seviyorum..

Bu arada güzel bir rastlaşma, 24 Haziran 2007'de yazmaya başladığım blogumda, bu yazımla beraber 100. yazıyı devirmiş oluyorum.. Çok mutlu oldum, çokda hoşuma gitti bu iş, işallah zamanım ve işlerim uygun olduğu sürece devam edeceğim..

Yarın malum pazar, bu akşam bi d.günümü kutlayayım, pazartesi tekrar görüşürüz..

İyiki doğdum beeeeeeeeeeeeeeeeeennnnnnnnnnn:))
Yazının devamını okuyun...

Formamı Geri Ver Kampanyası

0

Saat: 17:59 | Yazar: Burak Doğan

Formamı Geri Ver! Geçen yıllar boyunca en büyük hezimetleri yaşadığımız ama bizimle özdeşleşmiş olan formamızı tekrar giymemiz için ortaya çıkan bir kampanya. Bu kampanya ile 250.000 imza toplanması halinde, eski formamıza geri dönüleceği belirtiliyor.. Sitenin ana sayfasındada şu yazı var:

"Bir zamanlar yeşil sahalarda bize ay-yıldızlılar denirdi. Tıpkı İtalyanlara gökmavililer, Brezilya'lılara sambacılar ve Almanlara panzerler dendiği gibi. Çünkü formalarımızın üzerinde uzun bir bant ve içinde ay-yıldız vardı. Şekli tamamen bize özgüydü ve dünyada benzeri yoktu. Bu forma futbolumuzun başarısız sonuçlar aldığı yılların sorumlusu seçilerek adeta canlı canlı tarihe gömüldü. Bugün giydiğimiz standart formayı kırmızı-beyaz renk kullanan herhangi bir ülke de giyebilir. Biz göğsünde ayyıldız bantı olan klasik formamızın milli takımımızın alamet i farikası olduğuna inanıyoruz. 250.000 kişilik katılımla milli takımımızın, 2008 avrupa şampiyonasından başlıyarak, tüm karşılaşmalarda yeni klasik ay-yıldızlı forma ile mücadele etmesini istiyoruz. Formamızı geri istiyoruz."

Sizde Formanızı geri istiyor musunuz?? www.formamigeriver.com
Yazının devamını okuyun...

Oktay Ekşi'den Latife Hanım Dersi..

6

Saat: 16:42 | Yazar: Burak Doğan


Hürriyet Gazetesi'ne yıllarını vermiş usta gazeteci Oktay Ekşi'nin bugünkü yazısında çok güzel 3 adet tespit var. Bu derslere ihtiyacı olanlar olduğunu düşündüğümden tekrar altını çizmek istedim.

1- Sayın Başbakan önceki gün yaptığı basın toplantısında, "türban"la ilgili soruya, "Bir bayan nasıl başını açma hakkına sahipse, diğeri başını örtme hakkına sahiptir. Buna kimse müdahale edemez. Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ün eşine, annesine bak. Eğer örnek alacaksan Atatürk’ün eşi nasıl giyiniyor, buna bakarsın, bu da size bir ders olur" yanıtını verdi.

Bir hikáye vardır. Bektaşi onu dinleyince, "A oğlum," demiş, "ben bu hikáyenin neresini düzelteyim? Söylediğin Peygamber Hazret-i Süleyman değil, Hazret-i İbrahim olacak. Kurban etmeye kızını değil oğlunu adamış. Oğlunun adı İsrafil değil İsmail. İsmail’in canını kurtarmak için gelen meleğin adı Azrail değil Cebrail... Gökten inen kurban keçi değil koyun..."

Ve ardından daha da açıklamış:

2-Türkiye’de kimse Anadolu’daki milyonlarca kadınımızın başını örtmesine de bir şey söylemiyor, başını örtme şekline de... İtiraz edilen "siyasi bir simge" haline gelen "türban"dan ibaret. Tıpkı bir tarihte İtalya’da Mussolini taraftarlarının giydiği "kara gömlek" gibi...

Atatürk’ün ne annesi Zübeyde Hanım’ın "türbanı" vardı ne de eşi Latife Hanım’ın... Onların kullandığı aynen yukarıda dediğimiz gibi yani Anadolu’da bugün de görülen "başörtüsü" idi.

Ve en sonunda da vurucu darbe..

3-Zübeyde Hanım’ın vefat ettiği tarih 14 Ocak 1923’tür. Atatürk’ün Latife Hanım’la evlendiği tarih 29 Ocak 1923; boşandığı tarih 11 Ağustos 1925 idi. Atatürk’ün şapka devriminin tarihi 29 Kasım 1925. Daha sonraki kıyafet devriminin tarihi ise 3 Aralık 1934...

Tarihi gerçekler bu kadar açık olduğuna göre hangi izan sahibi "Atatürk’ün annesi ve eşi de devrimler sonrasında bile türbanlıydı" anlamına gelecek bir laf edebilir?

Kaynağı burada, kendi köşeyazısında.. Buyrun okuyun.. Daha güzel açıklaması yok zaten bu olayın..
Yazının devamını okuyun...

Ehliyet Sınavı ve Yurdum İnsanı

1

Saat: 13:11 | Yazar: Burak Doğan

İşte Yurdum insanı, işte bir mükemmellik daha. Bunu eğer düşünsem, bırakın sınavı geçmeyi, espri olsun diye yapmak istesem aklıma gelmez yani.. Gerçekten memleketim insanı bu konularda çok duyarlı, başarılı ve bir yandanda yaratıcı..

Madem oğlun sınavı kazanamadı be kardeşim, onunla hadi dalga geçmiyolarda, senle dalga geçmesinler diye mi böyle bir yol buldun ya da benim oğlum gerçekten salak, tutun bulun dalga geçin diye mi yaptın bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa, tamamen Yurdum İnsanı kavramına bir anlayış daha kazandırdığındır.. Tenrik ediyorum, başarılarının devamını diliyorum..

Sıradaki Yurdum İnsanı...
Yazının devamını okuyun...

Bu Sefer Zeki Geliyor..:=)

2

Saat: 14:06 | Yazar: Burak Doğan

3 Gündür canım çok sıkkın.. Malum Eco gidiyor, bağrım bağrım bağırdım burdanda.. Sağ salim varmış İstanbula, yerleşmiş kalcağı yere, dolaşıyo deliler gibi aklı 5 karış havada... Malum adam 1 haftadır melek gibi:) Neyse..

Onun gidişini konuşuyoruz iki gündür, gitti nasıl yapıcak ne edicek derken, yine İstanbuldan, hemde İstanbul'un Kadıköy tarafından farklı bir haber aldım.. Çok şükür bu sefer sevindirici, hatta olmasını can-ı gönülden istediğim, yıllardır abuk sabuk zamanlarda kısa kısa görüşebildiğim (1 ay yanında kalmışlığım olsada=) ) Zeki kardeşim, 3 senelik Sorbonne Hukuk macerasından sonra, gitti ÖSS'de Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmeciliği Bölümünü kazandı..

2004 yılının yazının başında çeşitli sorunlarla İngiltereye gidememiştim.. O yazın sonunda, Zeki bana vizeli kollarını açtı ve evine Paris'e davet etti beni.. Tam 30 gün evet tam tamına 30 gün, oturma iznimi sonuna kadar kullanarak Paris'te yaşadım onunla beraber.. Ne o zaman geçirdiğim zamanları unutabilirim, ne de beraber gece 4'te yediğimiz acılı bulgurlarını... Hemde Championship Manager oynarken!!

Artık Zeki, benim şehrimde, İzmir'de 4 sene istesede istemesede.. Bu kadar sinir bozukluğunun üstüne, ilaç gibi geldi bana bu haber.. Çok sevdiğim arkadaşlarım yanımda hep elbette ama Ecoyla sarsılmışken, öss sayesinde süper bir haber almış oldum..

Gelsin bulgurlu geceler, Football Manager oyunları sabahlara kadar.. Hatta Sky Sports'dan Manchester United (ManU değil) maçlarını izlemek için kamplar.. Yavrum Zeki, evine,mekanına hoşgeldin..
Yazının devamını okuyun...

D-Smart'ta Maç Yayınları Katliamı

0

Saat: 12:33 | Yazar: Burak Doğan

Hepimizin bildiği gibi, dün gece Beşiktaş'ın Zurich ile, Fenerbahçe'ninde Anderlecht ile Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları vardı. Her iki kulübümüzde, çift ayaklı turlar için başarılı sonuçlar elde ettiler ve bu maçlar yine bildiğiniz gibi, takımların bütün maçlarına talip olan D-Smart tarafından yayınlandı. D-Smart'ta uydudan yayın yapan Doğan Holding'in bir kolu. Bu sene Galatasaray'ın 5 senelik Lig ve Şampiyonlar Ligi dışındaki maçları için anlaşma yaparak adını duyurdu. Ve hemen ardından, Schalke'den Lincoln'ü transfer ederek, Galatasaray'a sponsorluğunu yansıtmış oldu. Aynı şekilde hemen ardından, Beşiktaş ve Fenerbahçe ile de aynı şekilde anlaşmalar yaparak elini güçlendiren D-Smart, esas amacının 2010 yılında Digitürk ile sözleşmesi biten Turkcell Süper Ligi'nin yayınlarını sağlamak olduğunu da her yerde belirtmeye başladı. Ancak tabiiki yeni bir kanal, yeni olmasada eksik bir anlatım ve maç katledilmesi bir aradaydı dün gece Fenerbahçe maçı sırasınca.

Bundan sanırım 1 hafta önce Hıncal Uluç köşesinde yazmıştı, maç yayınlarının D-Smart'da çok kaliteli yapıldığını ve Lig Tv'deki gibi maç sırasında reklamlarla insanların boğulmadığını ve rahat rahat maç izlenildiğini. Ancak bundan ders çıkarmayı bilen!! D-Smart dün akşam önümüze bir facia sundu.

Fenerbahçe maçının 2. devresi, Fenerbahçe iyi yada kötü oynuyor tartışılır ama sürekli sol kanattan atak yapmaya çalışıyor. Bu sırada Fenerbahçe'nin sol kanadı yayına göre ekranın altında kalıyor ve başlıyor reklam yağmuru.. Altyazı vs olsa, yada altyazı büyüklüğünde bir reklam olsa anlamak normal.. Ama neredeyse yarı ekrana kadar gelip uzun uzun ekranda kalan reklamlar, dün gece resmen insanları canından bezdirdi. Ne topun nereye gidebildiğini görebiliyorsunuz, nede adamların suratını, olan ikili mücadeleleri..

Sayın D-Smart yetkilileri, yöneticiler, yönetmenler.. Ne olur biraz saygı, reklamsız bir maç keyfinden başka birşey istemiyoruz, kahvelerde sürtmeye razıyız...
Yazının devamını okuyun...

Ecohan Buralardan Gider...

4

Saat: 14:29 | Yazar: Burak Doğan


Yıl 1994.. Eylül'ün 3. haftası ve Buca Anadolu Lisesi'ne kayıt yaptırıyorum.. İlk günler sorunsuz, tanışılan arkadaşlar.. Herşey yolunda, Franszıca biraz zor ama, bir şekilde idare edilir diye düşünüyorum. En büyük derdim ise servis..

Malum sadece 12 yaşındayım ve evden 45 dakikalık servis uzaklığındaki bir yere her gün gidip geliyorum. Serviste ise tabiiki en küçüğüm. Yeni okula girmiş, ortaokul hazırlıkta okuyan bir çocuğum, benden ufak olcak kimse yok ya.. Kapıya en yakın yere oturuyorum ki, servisten hemen kendimi atabileyim.. 25-30 kişilik bir servis bu ve en arkada tabiiki büyükler var ve onlara SİNİR OLUYORUM!! Ama bunların içinden biri, ufacık incecik falan, kalıbıma göre.. Ama yinede büyükler arkada, ses çıkarmak olmaz..

İlerleyen günlerde öğreniyorum ki o ufaklık benimle yaşıtmış ve o da hazırlıktaymış.. Bunu öğrendikçe daha da sinir oluyorum ve tabiiki bununla beraber ses çıkarabileceğimi anlayıp sürtüşmelere başlıyorum ve aylarca bu dert devam ediyor.. Taa ki Orta 1 bitmeye yaklaşıp yaz okulları başlayasıya kadar.

İzmirspor basketbol yaz okulu, eve yakın, malum boyumda uzun, futbol oynamaktanda zevk almıyorum, basket oynayayım bari dedikten sonra yazıldığım yer. Vede tabiiki anladığınız gibi o sinir adamda orda.. Yaz okulunda 1-2 beraber oynadıktan sonra, aynı şeyi aynı insandan duyuyoruz; Siz ikiniz! takım antremanlarına gelmeye başlayın..

O zaman yıl 1995.. Şu anda 2007.. Tam 12 sene 24 senelik hayatımda.. Bunun 6sınıda hatırlamıyo saysak, hayatımın 2/3'ünde yanımda olan, kardeşim olan, herşeyimi paylaştığım, içtiğim, ağladığım, anlattığım, dinlediğim, dalga geçildiğim, top oynadığım, 3 parça adana yediğim, denize girdiğim, annesine anne, kardeşine kardeş babasına baba dediğim adam.. Daha bir bilsen neler neler yaptık biz onunla:) onları yazmaya kalksam, bitmez, bitirilemez..

ve bu Eco, artık İstanbul semalarında çılgınlıklarına devam edecek.. İstanbul'da anlaştığı şirket ile bugün görüşmeye gidecek kardeşime yürekten başarılar diliyorum.. Benim yanımda olmayacak belki bir süre ama, tabiiki her an beraber olmuş gibi yaşayacağız onunla.. Özlerim, sırf onun için gider gelirim İstanbullara.. Her ne kadar yanımda olamayacak olması canımı sıksada, orda başarılı ve mutlu olacağını bilmek, bana ayrı bir kuvvet veriyor.. Bu adam çok başarılı olacak, ortalığı birbirine katacak ve hayatı mükemmel olacak buna can-ı gönülden inanıyorum..

Sinir bozukluğundan yazamasamda, hayatımda belkide kompüter başında ilk defa gözümden yaş gelsede, paylaşmam lazımdı bunu seninle be günlük.. Affet beni, canını sıktım ama çok özlücem bu herifi.. işallah düşündüklerinden çok daha mükemmelini başarır.. Hadi olm göster kendini be..
Ah ulan İstanbul, Söyle Sen mi Büyüksün Eco mu Büyük!!!

p.s: Senin kafa dalga yapmış..:)
Yazının devamını okuyun...

Emin Çölaşan da Gitti.. Sıradaki..

10

Saat: 12:45 | Yazar: Burak Doğan

Veee 22 yıldır Hürriyet bünyesinde yazarlık yapan Emin Çölaşan, daha nedeni pek açıklanmayan bir şekilde gazeteden ayrıldı - atıldı.. Son yazdığı yazı, benimde bir yazıma konu olan Emin Çölaşan, özellikle son 5 senedir AKP hakkında yazdığı yazılar ile bir tekere çomak sokuyordu!

Daha öncede belirttiğim gibi bu iktidar - Aydın Doğan ikilisinin bilemediğimiz, anlayamadığımız bir ilişkisi var ve bu ilişki, Türkiyede Aydın Doğan tekelindeki yazılı medya'da zaten belli edilmiyor. Ama beklenileceği gibi, Hürriyet, Milliyet vs gazetelerde, iktidar hakkında bir gram negatif bir şey yazılmıyor, üzerine övgüler yağdırılıyor, ve teker teker eleştirel birşeyler yazan kalemlerde kıyıma uğruyor. Sabah gazetesinin TMSF'ye geçtikten sonra ilk kılıçtan geçirilen Yılmaz Özdil olduğu gibi, Emin Çölaşan'da Hürriyet'in süzgecinde takılıyor.

Diyebilirsiniz ki Yılmaz Özdil Hürriyete geçti bende size derim ki Köksan Toptan Meclis Başkanı seçildi!! Zaten Emin Çölaşan ayrıldıktan sonra, Melih Gökçek'de üzerine düşeni yaptı ve Ankara B.B bayraklarını 1 hafta boyunca yarıya indireceğini açıkladı!!

Artık bazı şeyleri görme zamanı.. Medya gözünü tamamen yumdu, kişisel çıkarlarına bakıyor. Tüsiad üyeleri paralarına para katmaktan başka bir şey düşünmüyor (5 sene önce 2 adet dolar milyarderimiz varken bu sayımız 26'ya çıkmış!!) Bakanlıklar kişisel mal gibi kullanılıyor. Milletvekilliği zaten Genel Başkanın isteğiyle belirleniyor. Komutanların atamalarının önü kesiliyor ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde "uzlaşma yapılarak" aynı aday tek başına çıkartılıyor.. Allah aşkına nereye gidiyoruz... Malezya yolunda mıyız yoksa İran mı?? Bari söyleyin, ona göre davranalım.. Değişiyoruz demeyin, değiştiğinizi iddia etmeyin, Laikliğe bağlı kalacağım diye yemin etmeyin. Ya Göründüğünüz Gibi Olun, Ya da Olduğunuz Gibi Görünün! Yeter!
Yazının devamını okuyun...

Erkeklerin Odaklandığı Noktalar!

2

Saat: 16:18 | Yazar: Burak Doğan

Oğullarına sinirlenen annelerden, kocası tarafından aldatılanlara, itiraf.com'da kuzenine kızanlardan, sokakta top oynayan çocuklara kadar erkeklerin duyduğu hep ortak bir cümle vardır "siz erkekler var ya.. Hepiniz aynısınız.." Gerçekten aynı mıyız peki??

Yapılan milyonlarca araştırmadan yüzbinlercesi erkeklerin günde 6 saat ya da 3000 defa seksi düşündüğünü söyler. Bunu nasıl araştırmışlardır, hangi koşullar altında tetkik yapmışlardır, yaptıkları adamlar sapık mıdır değilmidir bilmiyoruz. Ama genel bir kanı var ki, erkekler bu işi sevdiklerini kadınlara göre daha çok dile getiriyorlar. Ve bu aynı zamanda toplumumuzun bir yansıması.. Kadınların dile getirirse zaten alacağı "lakap" belli.

Bu videoda, erkeklerin gözlerinin nereleri takip ettiğini, hangi koşullar altında nerelere odaklandıklarını gayet rahat bir biçimde görebiliyor, izleyebiliyor, hatta yorumlayabiliyoruz. Peki tekrar soruyorum. Gerçekten "bütün erkekler aynımıdır"..


Yazının devamını okuyun...

22 Temmuz'un Ardından.. Yandık!

2

Saat: 10:04 | Yazar: Burak Doğan


Bu gördüğünüz küpür, Emin Çölaşan'ın bugünkü yazısında (14 Ağustos 2007) yer almış, İstanbulda haftalık çıkan bir islamcı gazetenin kapağıdır. Şimdi gelelim düşüncelere;

Dün itibariyle, Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığına tekrar aday. Onun aday gösterilmesini sağlayan hafifletici nedende, gazeteler tarafından Köksal Toptan'ın Meclis Başkanı olması olarak pompalanıyor. Yani 1 sizden 1 bizden olayına dönmeye başlıyor bu iş.

Meclis Başkanlığı'nın sadece görünümde bir etkisi olan, hatta etkisi bile değil sadece görüntüden ibaret bir makam olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki ya cumhurbaşkanlığı? Yıllarca Ahmet Necdet Sezer'e partili diyenler, istikrarı bozdu diyenler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Başkomutanı'nın eşinin türbanlı olmasını, Cumhurbaşkanlığı'nın bir veto merkezi haline dönüşmesini nasıl izleyecekler? Herkes kendi işine geldiği gibi yorumluyor herşeyi.. Artık herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir..

Türkiye Cumhuriyeti asla ve asla ılımlı bir islam cumhuriyeti olamaz. Daha önceki yazımda yazdığım gibi Malezya'ya hiç dönemez. YAŞ'da geleceğin KKK olacak kişilerin önünün kesilmesi hiçbir işe yaramaz. Çünkü bu millet, unutmayın ki, en güvendiği mevkii ordudur ve malesef, oyunu verirkende, "birşey olsa nasıl olsa ordu duruma el koyar" diye düşünür.. Böyledir bu memleket, böylece eksilerini başkalarının kapatmasını ister..

Önümüzdeki günler pek hoş olmayan şeylere gebe.. Bekleyelim görelim...
Yazının devamını okuyun...

Geçen Hafta Neler Olmuş?

0

Saat: 09:14 | Yazar: Burak Doğan

Ben Alamanyalardayken memleketimde neler olmuş bir göz attım, şunları gördüm;

-Burak Kut'un Komple şarkısının çalıntı olup olmadığı ortalığı karıştırmış, hatta Burak Kut komple telif parasını ödedim demiş:)
-Blograzzi'de Blograzzi Canavarı diye bir blog ortaya çıkmış, en aktif blog olmuş, Eda Suner ile sorunlar baş göstermiş, en çok tartışılan konuların başında yine Eda Suner varmış
- FB Malup, GS ve BJK Galip gelmiş
-Daniel Amokachi yardımcı hocalığını yaptığı Afrika Şampiyonu Enyimba ekibinin başına getirilmiş
-TTNet kendini şaşırmış, %50 indirimle yetinmemiş, 256 k sınırsızları 1 Megabite çevirmiş, 2 Mega'yı 69 YTL'ye 4 Mega'yıda 89 YTL'ye düşürmüş, beni benden almış:)
-Mastder ve Aşık Memo'nun blogları açılmış: En azından ben yeni gördüm..:)
-Burada çizik cd ve dvdlere muz evet yanlış duymadınız muz ile bir çözüm bulunmuş:))
-Windows Live Folders adını Wİndows SkyDrive olarak değiştirmiş ve hizmet kapasitesini 500 mb'a çıkarmış ama Türkiye kullanıcısı olarak görünüyorsanız daha kullanıma açılmamış durumdaymış.
-Bunu duyan Google, banane banane benim neim eksik diyip, Gmail Drive'ı geliştirmiş ve hesabı 2000 Mb'a çıkarmış. Aynı zamanda bu özelliği bilgisayarım bölümünde sürekli görüp istediğiniz gibi kullanabiliyormuşsunuz.
-Flickr upload arayüzünü değiştirmiş.
-Google StreetView San Diego'yu, Orlando'yu, Houston'u ve Los Angeles'i de devreye sokmuş. 4 olan şehir sayısı, 8e çıkmış.
-Google Web Geçmişi kullanımını Türkçe olarak yayına sokmuş.

Birde, en ilginci Haitide Ufolar görüntülenmiş.. Ama bu sefer fazla yakından.. Nasıl yani...






Yazının devamını okuyun...

Bana Bir Hafta Tatil Gerek..

2

Saat: 11:06 | Yazar: Burak Doğan

Aslında, bloglamaya başladığım ilk günlerde hiç bu kadar bu işe sarılacağım ve vakit ayıracağım aklıma gelmemişti. Ama günler geçip bu iş bana daha çok zevk vermeye başladıkça, istediğim zaman kendimi ifade edebilme hastalığına kendimi daha da kaptırdıkça daha çok yazmaya başladım. Ve bundanda gerçekten çok mutluyum.

Ancak elbette yazdığımız blogda çok yorulduk diye buralardan ayrılmıyoruz, Leo Yönetim Çevresi'ndeki görevim dolayısı ile, 1 haftalığına Almanyada bulunmak durumundayım. Konak Leo Kulübü Geçen Dönem Başkanı ve 118-R Leo Yönetim Çevresi Başkan Yardımcısı olarak bulunacağım bu Forumda muhtemelen bloglamam mümkün olmayacak.

Elimden gelirde bir nokta yakalarsam mutlaka ordanda yazarım, ancak şu anda pek muhtemel görünmüyor. Döneceğim günün 12 Ağustos olacağını düşünürsek bir 10 gün kadar buralarda görünmem herhalde.. Görüşmek dileğiyle..
Yazının devamını okuyun...

ADSL'de İndirim...

2

Saat: 01:08 | Yazar: Burak Doğan

Ve TTnet fiyatları indirdi.. Her internet kullanıcısının ağzına geleni söylemesini sağlayan, üzerine en pahalı benzin gibi en pahalı internetide kullanmamız için yardımcı olan TTNet, 2 Ağustos tarihi itibariyle açıklamasını yaptı. Genelde heryerde yazılan ayrıntı şu şekilde:

ADSL'de yarı yarıya indirim:


Limitsiz Tarifede, 512 Kbps’de % 38, 1 Mbps’de % 44, 2 Mbps’de % 45,


Veri Akış Erişimi Tarifelerinde, 512 Kbps’de % 40, 1 Mbps’de % 43, 2 Mbps’de % 36 oranlarında indirime gidildi.


Yeni toptan ADSL tarifeleri ile internetteki büyük ucuzlamanın yanında maksimum hızda iki kat artış oldu.

*Tarife paketlerine 4 Mbps limitsiz ve 2 Mbps 6G limitli olmak üzere 2 yeni seçenek eklendi.


*256 Kbps hız seçeneği yürürlükten kaldırılmış, minimum hız 512 Kbps’ye yükseltildi.

Her sitede bu ayrıntılar var. Ancaaaaak;

Bu veriler halen şu anda TTNet'in toptan bazda düşürdüğü fiyatlar. Dolayısıyla daha fiyatlara yansıyan bir durum yok. Ve hala şu kotalı kavramından vazgeçemiyoruz. Eloğlu geçen gün bilmemkaç Megabit ile hız rekoru kırsın, (indirimli fiyat ile) biz hala 20€'ya 512K internet kullanalım.. Her yerde olduğu gibi, Avrupada şu fiyat burda bu fiyat demenin manası yok artık, çünkü artık herkes en pahalıyı bizim kullandığımızın farkında. Sadece tek fiyat vermek istiyorum:

Fransada sınırsız 20 Megabit, şehiriçi telefon konuşması ve televizyon kanalları bu fiyata dahil:20 €...

Yazının devamını okuyun...

Boston Celtics Garnett ile Geri mi Dönüyor...

2

Saat: 16:34 | Yazar: Burak Doğan

Celtics'de yine bir 'trio'

Boston Celtics, 80'lere damgasını vuran Larry Bird, Kevin McHale, Robert Parish'ten (Big Three) sonra artık yeni bir 'trio'ya sahip: Paul Pierce-Kevin Garnett-Ray Allen. NBA'de sezonun en flaş transferi dün resmiyet kazandı ve 12 yıldır Minnesota Timberwolves'ta forma giyen Kevin Garnett, Celtics'e takas oldu. 2007 Draftı'ndan önce Seattle Supersonics'ten Ray Allen'ı da kadrosuna dahil eden Celtics belki de 21 yıldır özlemini duyduğu şampiyonluğa ulaşabilecek.

Doğu Konferansı'nda geçen sezon aradığını bulamayan, ligi sadece 24 galibiyetle (geçen sene ligin en kötü ikinci takımı oldular) tamamlayan Celtics bu takımı yaratabilmek için büyük fedakârlık yaptı. Bu takas karşılığında forvetler Al Jefferson, Ryan Gomes ve Gerald Green'in yanı sıra pivot Theo Ratliff ve oyun kurucu Sebastian Telfair, Batı Yakası'nın yolunu tuttu. Minnesota ekibi ayrıca gelecek sezonlarda kullanacağı iki ilk tur draft hakkı kazandı. NBA tarihinde daha önce, bir oyuncu için böyle bir takas gerçekleşmemişti.

Ayrılmak istememiş

Boston Celtics'le üç yıllık sözleşme imzalayan Garnett, NBA kariyerindeki en zor 72 saatini geçirdiğini söylerken transferi şöyle yorumladı: "Benim Wolves'tan ayrılma gibi bir niyetim olmadığını herkes biliyor. Ancak kulübün sahibi Glen Taylor benim gitmemde sakınca görmediğini söyleyince ayrı yollarda olduğumuzu gördüm. Burada her gece triple-double yapmak zorunda değilim. İki All-Star oyuncumuz daha var onlarla her maçı kazanmaya yakınız. Şampiyonluk yüzüğü için daha uygun bir fırsat olamazdı."

Liseden direkt olarak NBA'e geçen Garnett'in kariyerine bakıldığında Celtics'in çok büyük bir adım attığı söylenebilir. 'KG', son dokuz sezonda 20'nin üstünde sayı, 10'un üstünde ribaund ortalaması tutturdu. Garnett, NBA tarihinde ayrıca 19 bin sayı, 10 bin ribaunt ve 4 bin asist barajını açmış beş oyuncudan biri. Wilt Chamberlain, Kareem Abdul-Jabbar, Karl Malone ve Charles Barkley gibi efsaneler Garnett'tan önce bu başarıyı yakalamışlardı.

Yaşları sorun olabilir...

Peki Garnett'in takıma katılmasıyla Yeşil-Beyazlılar yeniden zaferlerin tadına varacak mı? Bu üçlünün hücumda ne kadar korkutucu olduğunu öğrenmek için kariyer ortalamalarına bakmak yeterli: Garnett 20.5, Allen 21.5, Pierce de 23.6 sayı ortalamaları tutturmuş durumda. Ancak Allen'ın 32, Garnett'in 31, Pierce'ın 29 yaşında olması ve takaslar nedeniyle kadronun darlığı Celtics'i zorlayabilir. Boston ekibinin direktörü Danny Ainge, Celtics'in kendi günlerindeki gibi başarılı olacağına inanıyor. Eski bir Celtics oyuncusu olan Ainge, "Bu sene çok eğlenceli geçecek" dedi.


Peki haberden sonra gelelim şimdi yorumlara.. Yıllardır, oynadıkları takımlarda kişisel olarak başarılı olup, süper sayı ve ribaund ortalamaları yapan bu topçular, neden takımlarını başarıya ulaştıramamışlar diye sorulabilir. Pierce NBA'e başladığından beri Boston'da, Ray Alen 7 Sene Milwaykee Bucks'da oynadıktan sonra 5 sezondur Seattle'da ve Garnett'te NBA'e adım attığından beri Minnesotadaydı. Yani takımlarının kötü durumuna aldırmamış, senelerdir aynı takımda oynayan istikrarlı oyuncular. Zaten sayı ortalamalarından da belli. Ancak yıllardır tek başına oynayıp double double yapan bu 3 oyuncu (Allen biraz istisna bu konuda) aynı takımda buluşunca topu nasıl paylaşıcaklar? Aynı sorunu 2-3 sezon önce Lakers bütün kaşarları toplayıp, takımı düzene sokmaya kalkınca yaşamıştı.

Bununla beraber oyuncuların yaşlarıda sorun olabilir. Çünkü 4 kişinin Garnett'e karşılık verilmesiyle kadro baya daraldı. Bununla beraber 2 yıl ilk tur draft haklarıda verilmiş. yani drafttende ahım şahım adamlar gelmeyecek. Buda demektir ki, yıllardır takımlarında 40+ dakika oynayan bu oyuncular en az 2 sene daha buna mecbur. Hem şu anda takımın guardıda çok başarılı olduğu pek söylenemeyecek olan Delonte West.

Sonuç olarak; Boston'un elinde yıllardır takımlarında tek tabanca oynayan All-Star 3 yıldız, hemde yıllardır 40 dakika civarında oynayan 3 yıldız var. Ama başka oyuncusu kalmadı herhalde. Bir tek müzmin sakat Wally Szczerbiak kalmış olsa gerek adı sanı sayılan. Ortada başarılı olmaya aday orta yaşüstü bir takım var. Ancak kesin olan birşey varsa, 3-4 sene sonra, şampiyon olsalarda olmasalarda Chicago Bulls'un son şampiyonluğundan sonra düştüğü hale düşecekleri.. Hem yıldızlar gidecek, hemde takıma yeni iyi oyuncu katılamayacağından 15-20 galibiyetle sezonu kapatıcaklar.

Ama en çok sevindiğim, artık savunma ile şampiyonluk kolay olmayacak!!

Welcome Back Boston!
Yazının devamını okuyun...

Bizimkiler Fransa'da Dönerin Şarkısını Yapmış!!

0

Saat: 14:52 | Yazar: Burak Doğan

Fransa'da özellikle Paristeki gibi Türk mahallelerinde üst düzeyde döner tüketimi var. Gerçi dönerciler daha çok Gyro adı altında, Yunan döneri olarak tanıtıyor ama, hem Türk mahallesinde olması, hemde bu işi yapan Türklerinde olması dolayısıyla döner "Türk" bir kavram.

Ancak şu anda görüntülerine ulaşabileceğiniz site, gerçekten efsaneler dünyası. Fransızca bir rap şarkısı yapmışlar ve üstüne dönercide klip çekmişler gibi düşünün. Ama bunun kliple alakası yok, bu tamamen reklam amaçlı yapılmış bir görüntü. Restaurant'ın adı "Restaurant Diyar". Sitenin ana sayfasına koydukları görüntüde zaten bunun reklam olduğunu anlıyorsunuz ama düşünemeyeceğiniz ayrıntılar var.. Şimdi oraya girelim;

*Tam bir Türk Dönercisi. Bilimum bıyıklı amcalar, ellerinde döner bıçağı ile, sırıta sırıta kameraya bakıp döner kesiyorlar, bu sırada şarkı söylüyorlar.
*Bir sahnede insan boyutunda domuz fırlıyor, onu dövüyolar
*Tezgahın arkasında ama dönerin önünde 4 erkek bi ara seksi olduklarını iddia ediyorlar, orayı dikkatli izleyin mutlaka
*ve şarkının sonundaki mükemmel Türkçe, mükemmel döner yemeye çağrı..

Daha ne denebilirki.. Buyrun izleyin...


Yazının devamını okuyun...