Sevilla'da Böyle Diyordu..
Saat: 12:21 | Yazar: Burak Doğan
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde aldığı sonuçlarla, biz taraftarlarını mest, Avrupa takımlarını ve basınlarını da şok etmeye devam ediyor.. Bu sürecin başlangıcı 10 sene öncesine dayanıyor belki ama, anlatacaklarımız artık bu süreçle ilgili değil, geçen geceyle, Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final ilk maçı ile ilgili. Yer: Şükrü Saraçoğlu Stadyumu, Rakip takım: Bu sene Şampiyonlar Ligi'nde namalup ve toplamda sadece 2 gol yemiş olan Chelsea..
Maç başladığında, ilk 10 dakika Fenerbahçe'nin topa sahip olduğunu gördük. Ama amaç sadece topa sahip olmaktı. Lugano - Edu - Aurelio ve Maldonado sürekli kendi aralarında topu aldılar ve verdiler. 1 adım bile atamadılar ileriye.. Bu sırada, Chelsea akordeon gibi açılıp kapanıyor, orta sahayı geçirmiyordu bizlere.. Yavaş yavaş takımlar birbirini tarttıktan sonra, Chelsea baktı böyle olmayacak, üzerimize gelmeye başladı. Bu geldikleri pozisyonların birinde, Malouda'nın kestiği topa, defansa yardım etmek için penaltı noktasına kadar gelen Deivid, ters bir vuruşla topu kendi ağlarımıza gönderdi. Maçın ve tribünlerin duraklama dönemine girdiği 25 dakika başlıyordu.
Bu 25 dakika, orta saha mücadelesi halinde geçti. Bu sırada takımımızın hala kaleye şutu yoktu ve Volkan, 2 şutu çok başarılı zamanlamalarla kurtarıyordu. Ve karşısında iki pozisyonda da başrolde Drogba vardı. Maçın kırılma anı aslında bu iki pozisyondu. Devre arasına girmeden önce Volkan'ın kurtarışı, tribünlerdeki sessizliği alkış yapmuruna bırakmıştı ama, 8 maçta 2 gol yemiş Chelsea, nasıl olacaktı da oyundan bir anda düşecekti? Buna en inanmayan, Sevilla maçlarının yıldızı Uğur Boraldı ve 2. devrenin başında da oyundan çıktı zaten.
2. Devre başlamadan önce, maçtan sonra öğrendiğimiz kadarıyla, Zico'nun oyuncularla çok önemli paylaşımlarda bulunduğunu duyuyoruz. Bu sözlerin sahibinin başarıları buraya sığmayacak kadar çok elbette. (Buradan incelemeniz 20-25 dakika alabilir 959 gol dersem, ne demek istediğimi az da olsa anlayabilirsiniz sanırım) Ve bugüne kadar bu Chelsea maçı ve daha fazla önemde olan bir sürü maç oynamış futbolculuk yaşamında. Dolayısıyla, hem tecrübelerini aktarması hem de futbolcuların ne yaşadığını hissedebilmesi açısından çok kritik bir durumda şu anda Zico. Ve bu kritik sorumluluğu, oyuncuları mental açıdan çok iyi bir şekilde hazırlayarak başarılı olduğunu gösteriyor Zico.
2. Devre başlar başlamaz, önce takımın zayıf halkası Uğur Boral'ı oyun dışına alıyor ve Beşiktaş maçının yıldızı Kazım'ı oyuna sürüyor. Her ne kadar gençte olsa, Kazım, İngiltere Premier Ligi'nde oynamış ve karşısındaki rakibi çok önemsemeyen, çok rahat tavırlarda bir yapıya sahip. Ve oyuna girdiği andan itibaren de çok önemli işlere imza atıyor. Attığı golü hepimiz gördük, ama röportajında çok ilginç bir noktaya değiniyor:
Top Aurelio'da iken, Carvalho'nun Terry'e "hadi çıkalım" dediğini duydum ve o anda hareketlenmeye karar verdim. Dolayısıyla her ikiside ters tarafta kalınca, 1-2 metre fark atmış oldum. Ve top ayağıma geldiğinde "Haydi Kazım yapabilirsin dedim ve vurdum"..
Bu pozisyondan 10 dakika sonra, takım olarak yavaş yavaş oyundan düşmeye başlamışken, Zico'nun yorulan ve etkisiz kalan Kezman'ı çıkarıp Semih'i oyuna aldığını gördük. Amaç topu daha ileride tutabilmek ve oyunda kalmayı sağlamak, tek forvetlede olsa, oyunu karşı sahaya yıkmaktı. ve bu düşünce tamamen gerçekleşti. Baskı kurulmaya başlandı ve pozisyonlar ardı ardına gelmeye başladı.(İkinci devrenin başından 81. dakikaya dek, Volkan'ın 2 çok önemli topu çıkardığına da eklemeden geçmemek lazım. Drogba ve Ballack'ın toplarını, benim diyen kaleci çıkaramazdı öyle bir atmosferde..) Ve bu baskı sonunda havada 3 defa yön değiştirip 90'a giden Deivid'in füzesini getirdi. Deivid, Zico'nun devre arasında 1 dakikalık yaptığı konuşmadan çok etkilendiğini ve kendisine güveninin geldiğini anlatıyor röportajlarda. Aynısını 1 maç öncede Volkan yapmıştı hatırlarsanız. Zico'nun önemini bir kez daha görüyoruz burada.
Atılan goller, kazanılan maçtan daha öte, Chelsea gibi yarım milyar dolarlık bir takıma karşı 1-0 geriye düştükten sonra, taraftar umudunu kaybetmişken Zico ve oyuncuların bu motivasyonu kaybetmemesiydi. Bu maç ortaya bir çok gerçeği çıkardı. Sevilla maçı kaderin bir oyunu değildi. Fenerbahçe bileğinin hakkıyla o turu geçmişti. Fenerbahçe takımı, Avrupa standartlarında top oynuyordu. Zor gol yiyor, yediğini de kendi kalesine attığı gollerden yiyordu neredeyse %50lerde.. Fenerbahçe, değerler yaratıyor, genç yeteneklere şans veriyor ve maçtan kopmuyordu büyük takımlarda olduğu gibi..
Maç sonrasında, Avram Grant'ın açıklamaları ise bizim öncelerde yaptığımız açıklamayı barındırıyor: "Bütün maç üstün oynadık, 2 defa geldiler 2 defa gol attılar.." Bunu yıllardır Türk takımlarının antrenörleri maçlardan sonra yapardı: "Biz daha iyi oynayan taraftık, ama turu rakip takım geçti..." Chelsea gibi bir takımın teknik patronu bile bu açıklamayı yapabiliyor, daha ne olsun, daha ne isterim ki artık..
Avram Grant maç sonunda birde şunu söyledi: Deplasmanda gol atmış olmamız bizim lehimizedir, içeride 1-0 yensek bile turu geçeriz ve bunu yapabilecek güçteyiz.. Ama Grant, Sevilla'nın da bu şekilde açıklama yaptığını unutuyor sanırım..
Maçın Özeti
Ve maç ile ilgili taraftar videoları..
öyle böyle.. fenerbahçe'min artık avrupada her maçtave her takıma gol atacagına eminim artık. ne mutluki futbolun oynanması dışındaki her alanda mutluyuz. çünkü biz fener taraftarıyız.. selamlar...
Chelsea'ye de attıktan sonra iki gol, artık atmaktan çok, yememeyide öğrenmemiz gerekiyor kısmına eğilmeliyiz bence..