Can Dündar'a Cevap
Saat: 13:06 | Yazar: Burak Doğan
Sayın Can Dündar,
Ben Bilkent Universitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde yüksek lisans yapmakta olan bir oğrenciyim. Adım Ateş Akaydın.
Atatürk ille ilgili yaptığınız belgeseli üzülerek söylüyorum hiç beğenmedim. Özetle belgeselde rahatsız olduğum konular şunlar:
Öncelikle, Vahdettin'in Atatürk'ü bilinçli olarak vatanı kurtarması için Samsun'a gönderdiği konusundaki iddia halen tartışılan,temelsiz ve açık söyleyim Fethullah taraftarları ve Osmanlı sevdalıları tarafindan sıklıkla dile getirilen bir görüştür. Böyle bir konuya belgeselinizin son derece taraflı yaklaşması kanımca çok üzücüdür. Bilakis Vahdettin Atatürk için tutuklama ve idam kararı çıkartılmasına ön ayak olmuş biridir.
İkinci olarak, Mustafa Kemal'i Atatürk yapan ve en büyük savaşlardan biri Çanakkale savaşına son derece az yer verilirken, Atatürk'ün özel hayatına, özellikle Madame Corinne'e yazdığı mektuplara gereksiz derecede çok yer verilmiştir.
Belgeselinizde Atatürk'ün yüksek idealleri ve amaçları etrafında şekillenmek yerine, Atatürk'ün aldığı - ve kanımca alınması Cumhuriyetimiz için hayati zorunluluk teşkil eden - kimi kararları Atatürk'ün kişiliğine zarar verecek şekilde kullanmanız kabul edilemez. Özellikle Atatürk'ün Ankara Meclisinin açılması sırasında takiyye yaptığını ima eder şekildeki açıklamalarınız, Atatürk'ün Lenin kozunu oynadığını dile getirirken üstüne vura vura ;müslüman ve komunist yoldaşlarım; şeklinde ifadelerin geçtiği gazete kupürlerine özellikle yer vermeniz, üslup açısından çok üzücüdür ve kullandığınız ifadeler de Atatürk'ümüzü dinsiz bir komunist gibi göstermektedir. Bu olaylar ile ilgili gerçekler, maksatlar ve yöntemler ayırt edilebilir şekilde ve düzgün bir üslup ile sunulabilirdi ama siz bundan gördüğüm kadarıyla kaçınmışsınız.
Atatürk'ün not defterindeki, kendisinin iktidara gelmesi halinde bir darbe ile ve zorla sistemi baştan aşağıya değiştireceği konusundaki ifadelerin pek çok kere vurgulanmış olması,Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının liderleri ve silah arkadaslarını idama göndermiş olması ya da onları bastırmış olması, Mussolini'nin ressamına bir portresini yaptırmış olmasına ve ressamın yorumlarına özellikle yer verilmesi ve Avrupada kimi gazeteler tarafından bir diktatör olarak nitelendirilmesine özellikle yer verilmiş olması bence Atatürk'ün kişiliğine hakarettir. Yine aynı dönemdeki gazeteler Atatürk'ün dünya tarihinde bin yılda bir görülen bir dahi olduğunu beyan etmektedir. Ve sizin çalışmanız, Atatürk'ün bütün dünyanın kabul ettiği bir dahi ve gerçek bir lider olduğunu adeta saklamak ister biçimde seçilmiş gazete küpurleriyle doludur. Bunlar Atatürk'ümüzü sanki bir diktator gibi göstermektedir! Size soruyorum sayın Dündar siz Şeriatla ve Faşizmle yönetilen bir ülkede Cumhuriyeti getirmeyi başaran, kadınları sosyal hayata katan, nerdeyse hiç okuma yazma bilmeyen bir halkı 10 sene gibi kısa bir surede okuma yazma bilir hale getiren kaç tane diktatör gördünüz? Medeniyet için gerekli yol ve yordamları lütfen diktatörlukle karıştırmayınız. Siz Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının irticai faliyetlerinden bahsettiniz mi? Kubilay olayından ve Atatürk'e gönlünü vermiş diğer kemalistlerden bahsettiniz mi? Gerçekten bir diktatörluk ve faşizm örneği görmek istiyorsanız lütfen bir İran'a bakın bir Mısır'a bakın, Afganistan'a, Pakistan'a bakın. Ve hatta hatta özellikle AKP iktidariyla birlikte son dönem Türkiye'sine bakın.
Hele hele Türkiyemizde Ergenekon gibi eşi kara çarşaflı ve kendisi imam hatipli olan ve adı yolsuzluklara bulaşmış bir savcının yönettiği bir dava varken, Atatürk'cü düşünce derneğinin üyeleri, profesorler, emekli komutanlar, Cumhuriyet gazetesi yazarları, Cumhuriyet mitinglerini organize edenler, Cumhuriyetle yaşıt olan insanlar ve halkın bilinçlenmesine gerçekten yardım eden insanlar haklarındaki suçlama bile netlik kazanmadan ve onlara bildirilmeden tutuklanırken, ceza evlerinde ölüme terkedilirken ve DARBECILIKLE suçlanirken, sizin çıkıp da Atatürk'e DARBECI demeniz iğrenç ve acıklı bir benzetme olsa gerek!
Türkiye'nin her gün PKK terörü yüzünden şehit verdiği günümüzde, ülke iç savaşın ve bölünmenin eşiğine gelmişken, o kadar saçmalıkla doldurduğunuz belgeselinizin arasında sanki çok gerek varmış gibi 'Atatürk de kürtlere özerklik verilmesi ile ilgili konusmuştu' gibi ifadeler kullanıyor olmanız yangına benzinle gitmek demek değil de nedir sayın Dündar? Sizin belgeseliniz vizyona girdiği sırada farkındamısınız ki mecliste DTPliler güzelim ülkemi 25 parcaya bölebilmek için uğraşmaktaydı?
Atatürk'ün günde bir şişe rakı bitiren, sarhoş ve yalnız bir adam olarak nitelenmiş olması ve devletin onemli meselelerinin tartışıldığı ve Cumhuriyetin coşkusunun yaşandığı Atatürk'ün sofrasının bayağı ve sıkıcı olarak gösterilmesi de ayrı bir konu...
Sayın Sureyya Ciliv'in ve Turkcell'in sponsorluğunuzu yapmaktan vazgeçmiş olmasına şaşmamak gerek. Zaten bu karar bile nasıl bir manzara ile karşılaşacağımızı işin en başından haber vermişti. Zaten size olsa olsa 'Bizim Üniversitemizde Atatürk'ü bile eleştirebilirsiniz' diyen vakıf üniversiteleri sponsor olabilirdi ve oldu.
Sonuç olarak ben bu belgeseli izledikten sonra sizi gerçekten cok ayıpladım. Siz benim eskiden tanıdığım Can Dündar olmaktan çıkmışsınız. Bu yapım kanımca sadece iki maksatla yapılmış olabilir diye düşünüyorum. Ya siz Cumhuriyet'in ve Kemalizm'in ilkelerine ters düşüp fethullahcıların, yobazların ve bölücülerin ekmeğine yağ sürer bir hale geldiniz ya da entellektüel anlamda Turkiye'de vatan sevdasını, Atatürk sevdasını yitirmiş kimi sanatcılar ve yazarlar gibi doğru bilinen ve kabul edilen değerlere radikal ve uygunsuz bir şekilde ters düşüyor olmanın sanat olduğunu düşünmeye başladınız. Şahsen ben Turkiyenin ikinci bir Orhan Pamuk'a ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.
Şayet size Atatürk'ümüze diktator diyen O Avrupadan ya da O Amerikadan birkaç ay icinde 'Mustafa' dan ötürü ödüller yağmaya başlarsa lütfen bu dediklerimi hatırlayınız ve özellikle Şevket Süreyya Aydemir'in "Tek Adam''ını Atatürk'ün "Nutuk''unu tekrar ve bu sefer anlayarak okuyunuz ve Mustafa'ya Atatürk demeyi öğreniniz!
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim,
Ateş Akaydın
Meclise lazım gelen bir genç kendisi...
Bu kadar sağlam konuşan adamları meclise sokmazlar...:(
Can Dündar konusundaki notumu 'neden' adı altında yaptığı bir programın konusu tarikatler iken vermiştim açıkçası... Karşısında cemaatin ileri gelenleri olunca nasıl da Emre Kongar ve Y. Nuri Öztürk'ü yalnız bırakıp Fethullahçıların hoşlandığı soruları soran bir gazeteci oluverdiğini görmek oldukça şaşırtmıştı beni...
Belgeseli izlemedim ama anlatıldığı kadarının sinyallerini Sarı Zeybek veriyordu zaten...
Paranoyak değilim ama bunları paranoya olarak niteleyeceklere rağmen ben bu olup bitenleri Atatürk' ü yıpratmaya, insanların kafasındaki saygı ve sevgi duyulan Büyük Devlet Adamı, Dahi Asker, Uslanmaz Devrimci imajını romantizm ayağına yıkmaya çalışılmasına yoruyorum...
Küfürle beceremediler, iftiralar attılar olmadı, sivil toplum, batı demokrasisi hikayeleriyle belleklerimizden yoketmeye çalışmadılar olmadı...
Son çare Romantik Atatürkçü ayağıyla güya insan Atatürk'ü anlatmak oldu... Bu görev de Can Dündar'a verildi sanırım...