23 Nisan 2009.. Bu tarih, blogumda bir kardeşime yer vermenin zamanıydı, düşünüyordum FriendFeed'deki önerilerin üstüne, kime yer versem, kiminle bu sayfayı paylaşsam diye.. Malum biz büyüdük ya hani, Başbakan koltuğuna bir kardeşimize oturttuğu gibi, biz de sayfamızı bir kardeşimize bırakacaktık bir günlüğüne.. Oturdum düşündüm, yine FriendFeed'deki öneri çok hoşuma gitti. Şöyle ki;
Tohum Otizm Vakfı'ndaki kardeşlerimize bu sayfayı ayırmayı öneriyorlardı bazı arkadaşlarımız, bende bu düşünceyi çok güzel bularak Cankız Onur Kum ile bağlantıya geçtim. Süleyman kardeşim de, öğretmenlerinin katkısıyla bana kendisi yaptığı "Dünya Haritası"nı göndermiş.
13 yaşındaki Süleyman kardeşimin yaptığı resim, en az 5 gün ana sayfamın en üstünde duracak, şimdiden sözünü veriyorum..
Aynı zamanda Cankız Onur Kum'a da bu fırsatı bize verdiği için çok teşekkür ediyorum..
Artık kitaplara girmiş, kendini kanıtlamış, bir türlü önüne geçilemeyen sonuçlardan sonra ÖSS test kitaplarına girmiş olması da son derece etkileyici.. Nedir bu Galatasaray'ın çektiği kardeşim.. Ya da Galatasaray'lı öğrenci ne yapsın bu soru karşısında? :) Yazının devamını okuyun...
Yine bir derbi, hemde derbinin en kallavisi.. Galatasaray Fenerbahçe... Nam-ı değer dünya derbisi, yeryüzündeki en büyük derbi falanda filan... Adı, sanı, kavgaları büyük kalmış, kendisinde 1 dakika top oynanmayan boş maçın adı, Türkiye'de derbi olmuş..
İlk önce oturtup Bir Barcelona - Real Madrid, Boca - River falan izletmek lazım bu oynayacak adamlara.. Çünkü artık bir derbinin çekiciliğini kaybetmesi için ne yapmak gerekiyorsa yapmaya başladılar.. Derbinin çok büyük bir üstünlük gösteri merkezi, takıma ait olma onuruna erişme ya da taraftarla bütünleşme noktası olduğunu çoktan unuttular, hatta bıraktılar gittiler.. Çıksalar maça, başlasa iki takım da takır takır top oynamaya, bir o taraf atsa, bir bu taraf, sonunda "sahalarda görmek istediğimiz hareketler" oluşsa, bizde derbi izlemiş olsak..
Hadi bunları bir kenarıya bıraktık.. Üç senedir Sami Yen'de yaşananlar artık sabır taşıracak hale geldi.. Artık Mecidiyeköy'deki gecekondu görünümlü stadda, maç izleyenden çok, maçı oynatmamaya çalışan taraftarlar var. Tamam tamam, Hıncal'ın dediği gibi Kadıköy'ün de tapusu yok, izni vs yok, orası da gecekondu olsun sizin gözünüzde, anlaştık..
Küfürün olmaması imkansız gibi, bunda zaten hemfikiriz. Bunun için en büyük çalışmayı yapanın da lütfen Fenerbahçe olduğunu objektif olarak kabul edelim. Pekiiii, şu pet şişe yağmuru yaşanan maça ne demeli? Bu şekile bir maç nasıl oynanır değil asıl soru, bir yönetici, bir Başkan buna nasıl izin verebilir? Dünyadaki en büyük derbilerden birinin bi yerine su kaçırmaya kimin ne hakkı var ki? Hemde 90 dakika.. Normalde o kadar su o stadda, herhalde 48 saat Le Mans yarışları yapılsa anca stoklanabilir.. Kadıköy'de Mondragon'un kulağının dibinde patlayan "ses bombası"- halk tabiriyle "torpil"i de bunun karşısında söylediniz dile getirdiniz, bu paragraf hakkında da söyleyebilecek birşeyler buldunuz hadi..
Ama bu paragraftan, Galatasaray'lıların bile isyanı var, dile getirmeden duramayacağım.. Maç bitti, bitmeden önce sağlam kavgalar çıktı, o ona vurdu, o onu ıssırdı hem de ayağına bastı! Ama aynı zamanda öbürü de diğerini yakasından çekti, ötekisi yakasından çekti diye bastı tokadı, öbürü de yumruğu.. Tut, çek, vur, ittir, boğazını sık.. Yahu dünyanın en büyük derbisi diyoruz, birbirinizi öldürün demiyoruz ki... Neyse. Şu anda maç ile ilgili herşeyi unutmuş olsanız ve şu videoları izleseniz ne düşünürsünüz?
Yorumum en altta, gelin videoları da beraber izlemiş olalım..