Candan Erçetin ile Çeşme Açıkhava'da keyifli konser...

3

Saat: 14:05 | Yazar: Hande Urkmeyen

Uzun zamandır istiyorduk…
İzmir ya da Çeşme… Farketmezdi!

Mutlaka gidilecek,bu yaz keyfli bir akşamda keyfimizi katlayarak dinlenecekti…

Çeşme oldu, çok ta güzel oldu! Güzelim mehtaplı Çeşme gecesinde, Açıkhava tiyatrosunun hoş esintisi eşliğinde, müzik keyfi listemizde Candan Erçetin’e de bir “+” koyuldu…

Konser saat 21.00 itibari ile başlayacaktı, saatler 20.45’i gösterdiğinde Çeşme AçıkHava Tiyatrosu’nun önünde ciddi(!) bir sıra oluşmuştu. İlk görüşte korkutan ama neyse ki hızla ilerleyen bir sıraydı bu.

Bu yıl Avea sponsorluğunda gerçekleşen konser için tabii ki de Avea tarafından reklam standları kurulmuştu dört bir yana. Açıkhavanın sıcağını düşünerek promosyonel malzeme olarak minik yelpazeleri seçmişlerdi. Tüm misafirlere dağıtıyorlardı hem bilet kontrolü öncesi.

Bilet kontrolünün ardından, çanta kontrolü ve fotoğraf makinesi/kamera sorgulaması… Sağ tarafta üzeri kara bir tepe’yi andıran bi manzara… Tahmin edeceğiniz gibi bir Türkiye klasiği, içeride çekim yapılması yasak mantığı ile toplanan fotoğraf makinaları ve kameralar… Üzerlerine birer parça,gelişi güzel yazılmış beyaz not kağıdı, ne isim okunuyor,ne de düzgün yapıştırılıyor. Yani tüm hakları sadece içeriye biletli giren izleyicelere karşı saklı olan konserden görüntü almamanız adına sizden zorla alınan makinanızı,konser sonrası bulmama/bulamama ihtimaliniz oldukça yüksek… Bu arada tüm hakları biletli müşteriye saklı diyorum, çünkü çevre evlerin balkonundan ütün türk zekası ile istense tüm konser görüntüsü indiregandi yapılabilir!

Saat 21.15,yerler yavaş yavaş doluyor, ancak halen beklenen doluluk yok… Malum İzmir insanı… Rahat,sakin,son dakikacı… Derken simsiyah sahnenin ortasında simsiyah adamlar beliriveriyor. Orkestra da tamam yani. Yerlerini alıyorlar,saat tam 21.30 iken başlıyor müzik… Ve simsiyah sahnenin ortasına mercan rengi zarif elbisesi ile süzülüveriyor Candan… Konser ana iki bölümden oluşuyor, ilk bölüm vurucu Candan parçaları,slow şarkılarla düzenlenmiş. Artık yeterli doluluğa ulaşan Açıkhava hep bir ağızdan eşlik ediyor parçalara…

Öyle büyük bir haz ki bu; Tek sesli bir konser dinleyebilmek. Vokalistsiz,sesi bastırmaya çalışan aletsiz… Pure,kulak okşayan,iddaalı,net,doyurucu bir ses!
Toplam 3 kostüm değiştiriyor Candan, sallanmadan,son derece hızlı ama tamamiyle yenilenmiş şekilde dönüyor sahneye her defasında… Ve başlıyor yeniden lezzet seansı! Konserin ikinci bölümünde ise tamamiyle hareketli parçalardan oluşmuş bir repertuar hazırlanmış. Ve tabii ki bir Candan klasiği, Fransızca ve Yunanca şarkılar da mevcut. Dinlerken insanın sadece eşlik edebilmek için Fransızca öğrenesi geliyor bir anda,hatta o seslerin yakınından bile geçemeyeceğini bilmesine rağmen:)

Saat 24:00’ı geçiyor… Artık yavaş yavaş sonuna geliyoruz konserin… İtiraf etmeliyim ki, ilk defa Candan Erçetin konserine giden ve gitmeden önce bilerek konser hakkında hiçbir yorum okumadan giden bir seyirci olarak tüm konser genelindeki keyfim, final anlarında katlandı,büyüdü! Tek tek orkestrasını tanıtan Candan, Şef’in belirlediği Latin konseptini kendi enstrümanları eşliğinde yorumlayan her bir takım arkadaşına eşlik etti Shaker’ı ile… İ-na-nıl-maz keyifli bir finaldi… Özellikle Mustafa Süder performansı gerçekten keyif koması idi!

Uzun lafın kısası, zaman doyuruculuğu, repertuarın doğru konumlandırılması, keyifle ve uyumla çalışan bir ekip, gerçek ses, ambians… Candan’lı saatler Çeşme Açıkhava’da çok keyifliydi…
Yazının devamını okuyun...

Casillas Kupayi Alir ve.. Canli Yayin Opucugu!

1

Saat: 09:43 | Yazar: Burak Doğan

Bildiğiniz gibi Casillas, turnuvanın başında, sahanın kenarında spikerlik yapan kız arkadaşıyla kesiştiği için kötü gol yedi yorumları yapılmıştı.. :) Kabul edelim, Casillas gibi bir kaleci için yapılmayacak bir eleştiriydi..

Bu sözlere en güzel cevabı ise kaptan kupayı alarak gösterdi.. Peki ya kupayı aldıktan sonra ne yaptı sizce?



Eğer Casillas'a nasıl salladılar öğrenmek istiyorsanız, buyrun bu linkten yakın.. :)


Yazının devamını okuyun...

Select Maris Datça - Tatilin Son Bölümü

0

Saat: 18:26 | Yazar: Hande Urkmeyen

Sabah saat 8:20 , yine fırlayıverdim yataktan… Tatil bende böyle bir etki yaratıyor işte,uykuya ihtiyaç duymaksızın geçen zamandan maksimum fayda alma çabası…

Bir bakalım, en son nerede kalmıştık ? Hmm, evet! Demiştim ki; “ Yarın sabah Kuum’un güzel kahvaltısıyla güne başlamaca… Ardından diğer sürpriz mecrasına doğru yola koyuluş… Sevgilim ince yol hesapları yapıyor, elinde bir minik harita,bana göstermeden,belli etmeden… Alınabilen tek bilgi; “ Yaklaşık 3 saatlik bir yolumuz olacak sevgilim.” Heyecan dorukta! Kuum Hotel sürprizi ile tavan yapan beklenti-beğeni ilişkisi bakalım ne yöne harekette bulunacak…”

Yapılan sevgili hesaplarına göre yaklaşık 3 saat sonra “yeni tatilimizin” keyfine dalıcaz… Kuum'un etkisine kapıldık… Öyle çabuk geçti ki zaman,doyamadık… Eşyalar hazır,veda vakti geldi… Keyifler yerinde,çünkü tatil tüm hızı ile devam ediyor! Yola koyulduk, ardı ardına geçiliyor tabelalar, kilometreler ilerledikçe çoklu alternatifler azalmaya başlıyor… Son görülen tabela Marmaris ve Datça’ya indirgiyor alternatifleri : )

Nereye girdiğimizi anlayamadan , “bak bak ne var,kuş var orada” misali kandırılıyorum… Tabela geride kaldı… Üstelik bildiğin yemyeşil bir yol burası… Hızla bir ormanın içine ilerliyoruz sanki… Ağaçlar arasından pırıl pırıl bir koy görünüyor, muazzam tekneler var koyun hemen ağzında… Burası mı diyorum, muzur bir cevap geliyor “ ı ıııhhh” : ) Biraz daha devam ediyoruz, ormanın arasından önce kocaman bir bina görünüyor,ardından da kocaman bir giriş kapısı beliriyor. Beyaz giyimli bir görevli geliyor,ismimizi soruyor, elindeki listeye baktıktan sonra, gideceğimiz yolu işaret ediyor. Bu kocaman yerde belli ki işler son derece planlı yürüyor.

Girişe ulaştığımızda check in işlemlerimiz sırasında bizimle ilgilenecek olan görevli elinde egzotik kokteyl bardakları ile bizi karşılıyor, nereye geldiğimizi şaşırtıyordu : )

Kokteyllerimizi yudumlarken inanılmaz bir koy içerisine konumlandırılmış Select Maris’i kuşbakışı izliyoruz… Manzara inanılmaz! Plajlar(!), Havuz, Deniz, Dinelneme locaları, Restorantlar… Hepsi mükemmel görünüyor… Bir de karşıda yine kendilerine ait olan bir ada, tavşan adası…

Oda 7.katta, deniz manzaralı… Balkondan görüntü yağlı boya bir tablo sanki… Eşyalar bırakılıyor en acele haliyle, doğru plaja… =) Ama hangisine???

Plajlara ve restorantlara inmek için otel lobisinden Havuz kısmına iniliyor, oradan da horizontal lift yani yatay bir asansör kullanılıyor. Etrafta gün içinde miskinlemek için çok sayıda detay var; hamaklar,rahat oturma gurupları,şezlonglar,salıncaklar… Toplam 6 tane plaj mevcut, ulaşım shuttle bot ile sağlanıyor. Dolayısı ile çektiğiniz her fotoğraf karesinde bir beyaz shuttle bot vızır vızır yer değiştirirken görülüyor hep : )

Plajların hepsi ayrı güzel, her birinin bir başka teması mevcut isimlerinden de anlaşılacağı gibi ; Aile-Oasis Plajı , Sessiz Plaj , Palmiye Plajı , Su Sporları Plajı , Serbest Plaj (Nu Plaj)

Biz de shuttle ile birlikte vızırvızır yer değiştiriyoruz tüm plajları görmek için : ) Bu sırada da şahane animasyon çifti ile karşılaşıyoruz… Kostümler, makyajlar süper, hele ki dialogları anlatılmaz yaşanır cinsten : )

Öğle yemeği vaktiiiiiiii : ) Herşey dahil sistemli otellerde genel durumdur, yiyecek hiiiç birşey bulunamaz… Tabak bi dolu şey ile doldurulur, belki bu fena değildir diye ama sonuç hüsrandır hep! İlk defa seçerek aldığım herşeyden memnun kaldım bir açık büfe kavramında. Yiyecek, içecek ve servis kavramları son derece başarılı idi. Mutfağa ve Restoranta son derece önem vermişler belli ki… Hatta bu konudaki hassasiyetleri farklı boyutlara da varmış, denizdeki minik balıkları ve bizler yemek yerken etrafta uçusan minik kuşları da düşünmüş, onlar için de birer restorant inşaa etmişler : ))
Şimdi havuz vakti… Şezlonglarımız telefonlarıımıza emanet, çünkü biz havuzda möfürdemekle meşgulüz : ) Havuz apayrı bir güzelllikte… Ucuna geldiğinde kendini o eşsiz denizle birleşecekmiş gibi hissettiryor insana… Çok hoş bir bar ile bütünleştirilmiş.
Otel’in iç dizaynı oldukça şık… Dekkorasyonda kullanılan güzel ayrıntılar koskocaman yapının içinde bir butik otel sevimliliği katıyor zaman zaman…
Akşam yemekleri haftalık olarak farklı temalarda düzenlenmiş. Örneğin; Akdeniz Gecesi , Tex Mex Gecesi gibi… Şanslıyız ki konakladığımız 2 gece de balık teması kullanılmamıştı :) Özellikle TexMex gecesi ellerimle yaptığım Burritolar ve Tacolar sebebi ile oldukça keyifli idi.
Yemek sonrası içkilerimizi yudumlarken,hafif hafif esen muhteşem havada güzel müzikli bir hamak keyfi…

Sabah kahvaltısı minik kuşların masamızdaki şımarık turları ile başlıyor… Tabaktaki her bir parçadan bir minik gaga tatmak istercesine dolanıyorlar… Peynirler son derece başarılı, dolayısı ile kahvaltı sınıfı geçiyor! Özellikle sevgilimin benim için yaptığı succuklu-hellimli tost kahvaltının yıldızı olmaya aday* : )
Ne çabuk geçti 2 gece 3 günlük, tatilimizin 2.kısmı... Artık geri dönüş zamanı… Tatilimizin ilk etabı muhteşemdi, ikinci etabı da bir o kadar iddaalı! Kuum ile başlayan tatil serüveni Selected Moments sloganıyla sona eriyor… İkisi birbirinden çok başka… Ama ikisi de keyif koması*
Bir sonraki tatilimizi iple çekiyorum şimdiden…
Yeni serüvenlerde, keşfedilmeye değer yeni mekanlarda görüşmek üzere…
Yazının devamını okuyun...